"Âkif, Fikret'i çok severdi ve pek çok kıymet verirdi. Bu sevgi Tarîh-i Kadîm şiiri ortaya çıktıktan sonra söndü ve hatta nefrete döndü. Âhlâk kürsüsünden haykıran bir adamın ister inansın ister inanmasın halkın ahlâk mesnedi olan bir varlığa ulu orta sövmesi, işte bu akıllıların kabul edemeyeceği bir şey, diyordu."