Ebu Zer iki şeyi hazmedemiyordu:
1. Valilerin tebaalarından daha üst bir seviyede yaşamaları Çünkü ona göre vali demek, ne demek idi? "Tebaasından önce acıkan, tebaasından sonra doyan adamdı!" Yani o önce halkı doyuracak, bütün halk doyunca ancak o doyacak! Bütün halkın doyması da pek mümkün olmadığı için, vali demek Ebu Zer'e göre aç adam demekti. Onun kitabında yazan bu! Çünkü o bunu görmüş Peygamber'den Ebû Bekir ve Ömer'den. 2. Sahabenin Hz. Peygamber Dönemi'nden farklı yaşamaları Ebu Zer bunu da hazmedemiyordu. O kendisine Efendimiz'den duyduğu (Kıyamet günü bana en yakın olanınız, onu dünyada nasıl bırakmışsan o hâliyle dünya hayatından ahirete göçen, bana kavuşanınızdır.) bir hadisi hedef olarak belirlediği için istiyordu ki bütün sahâbî de böyle olsun. Meşru ve helal bile olsa sahâbîye mal biriktirmeyi yakıştıramıyordu. Bu Ebû Zer'in içtihadıdır. İşte Ebû Zer bu iki şeyi hazmedemediği için mücadelesi hep bunun üzerinden yürüyordu.
Cemal savaşı sadece siyasî bir Hadise olmayıp daha sonra ortaya çıkacak siyasî ve itikadî mezheplerin tartıştıkları önemli meseleler sayılan amelin imandan bir cüz olup olmadığı büyük günah işleyenin akıbeti gibi tartışmalara ve ihtilaflara zemin teşkil etmiştir(101) dolayısıyla savaş ve savaşa iştirak edenlerin dini ve dünyevi durumları mezhepler
Sayfa 268
Reklam
Ebu'd-Derda
Ebü'd-Derda bir gün bir adama rastlamıştı. Adam günah işlemişti ve insanlar da bu sebeple ona sövüyorlardı. O sövmelerini yasaklayıp "Şayet onu bir çukurda bulsanız, oradan çıkarmayacak mısınız?" dedi. "Evet, onu oradan çıkarırız." dediler. Öyleyse ona sövmeyiniz ve sizi bu duruma düşmekten kurtaran Allah'a hamd ediniz." "Ona kızmıyor musun?" dediler. "Ben sadece yaptığı işe kızarım; o işi terk ettiği zaman kardeşimdir."
Ebu'd-Derda
Ebü'd-Derda bir gün bir adama rastlamıştı. Adam günah işlemişti ve insanlar da bu sebeple ona sövüyorlardı. O sövmelerini yasaklayıp "Şayet onu bir çukurda bulsanız, oradan çıkarmayacak mısınız?" dedi. "Evet, onu oradan çıkarırız." dediler. Öyleyse ona sövmeyiniz ve sizi bu duruma düşmekten kurtaran Allah'a hamd ediniz." "Ona kızmıyor musun?" dediler. "Ben sadece yaptığı işe kızarım; o işi terk ettiği zaman kardeşimdir."
Üzüntülü ve Kederli Bir Durumla Karşılaştığında اللَّهُمَّ إِني عَبْدُكَ، ابْنُ عَبْدِكَ ابْنُ أُمَّتِكَ رُوحِي فِي قَبْضَتِكَ، نَاصِيَتِي بِيَدِكَ، مَاضٍ فِي حُكْمُكَ، عَدْلٌ فِي فَصَانَكَ أَسْأَلُكَ بِكُلِّ اسْمٍ هُوَ لَكَ سَمَّيْتَ بِهِ نَفْسَكَ أَوْ أَنْزَلْتَهُ فِي كِتَابِكَ أَوْ عَلَّمْتَهُ أَحَدًا مِنْ خَلْقِكَ أَوْ اسْتَأْثَرْتَ بِهِ فِي
Ammar b. Yasir
Yine valiliği sırasında halktan biri kendisine: "Ey kulağı kesik! " Diye seslenmişti. (Ammâr Yemame savaşında bir kulağını kaybetmişti.) elinde güç ve kuvvet olmasına rağmen adama bir şey yapmamış, sadece "beni en hayırlı kulağımla ayıpladın. Zira ben onu Allah yolunda kaybettim... "
Reklam
Demek ki neymiş? İSLAM'IN oğlu/kızı olmak şeref olarak yetermiş. Ben Müslümanlardanım diyenden daha güzel sözlü kim olabilir.
"İlmi seviyenin dibe vurduğu ve müsteşriklerin bulanık kaynağından beslenmenin "bilimselllk!" zannedildiği ahir zamanda birilerinin ortaya çıkıp; "Ben Kur'an'ı sahabe'den ve selef'ten daha iyi anlıyorum" tavrıyla arz-ı endam etmesi, olsa olsa bir "kıyamet alameti" olarak itibara alınabilir."
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve sellem) bir gün sahabesinin yanına girip şöyle buyururlar: Ebu Damdam gibi olamadınız mı? Sahabe sorarlar: Ya Rasûlallah! Ebu Damdam kimdir ve ne yapmıştır? Allah'ın Rasûlü cevap verirler: Ebu Damdam, Beni İsrail'den bir adamdır ki her sabah penceresini açıp temiz havayı soluyunca Rabbine şöyle derdi: Ya Rabbi sana hamdolsun! Benim için bu temiz havayı yarattın, ben de soludum. Ben de üzerinde hakkım olan herkesi senin için, sadaka olarak affettim. Şahit ol Ya Rab
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.