Şehadet kelimesi, mü'minlerin manevi zırhıdır. Ona hiçbir tank nüfuz edemez.
Nuh'un o gemisidir ki, yapışan kurtulmuştur.
İnsanları göklere yükselten kutlu bir kartaldır o.
İnsanların, gözle görünmeyen, bilinmeyen ve her şeyi yaratan olarak tanımladıkları varlık Kur'an'da "HU" (Zat) olarak tanımlanır. Onun için biz kelime-i şehadette "Ben Allah'ı müşahede ediyorum" derken, Amentüyü okurken "Amentü Billahi" (B sırrı ile Allah'a iman ediyorum) diyoruz. "B sırrı ile Allah" ifadesi "HU" anlamına gelir. "HU"nun ise hiçbir zaman görünmesi ve bilinmesi mümkün olamayacağı için "HU"ya iman edilir. Biz, görünen ve bilinen Allah'ı müşahede ettiğimiz için kelime-i şehadeti söyleyerek MÜSLÜMAN olurken, görünmeyen ve bilinmeyen, hiçbir zaman da görünmesi ve bilinmesi mümkün olmayan fakat herşeyi yoktan vareden varlığa, yani "HU"ya iman ederek MÜ'MİN oluruz. Çünkü görünen ve bilinene şehadet edilirken, görünmeyen ve bilinmeyene iman edilir.
" Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre... Yani ölüm muhakkak, muhakkak... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulmamacasına kamilen düşüyor. İkincidekiler onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz?
Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor; hiç, ufak bir fütur bile göstermiyor, sarsılmak yok. Okumak bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet çekerek yürüyor.
Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldir.
Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran, bu yüksek ruhtur."
(Ni’met-i islâm) kitâbında diyor ki, (Bayram günleri şunları yapmak sünnetdir: Erken kalkmak, gusl abdesti almak, misvâk ile dişleri temizlemek, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, Fıtra bayramı nemâzından önce tatlı yimek, hurma yimek. Tek adedde yimek. Kurban kesen, o gün ilk olarak kurban eti yimek. Sabâh nemâzını mahalle mescidinde kılıp, bayram nemâzı için, büyük câmi’e gitmek. O gün yüzük takmak, câmi’e erken ve yürüyerek gitmek. Bayram tekbîrlerini, Fıtr bayramında sessiz, Kurban bayramında cehren söylemek. Dönüşde, başka yoldan gelmek. Çünki, ibâdet yapılan yerler ve ibâdet için gidip gelinen yollar, kıyâmet günü şehâdet edeceklerdir. Mü’minleri güler yüzle ve (Selâmün aleyküm) diyerek karşılamak. Fakîrlere çok sadaka, [İslâmiyyeti doğru olarak yaymak için çalışanlara yardım] yapmak. Sadaka-i fıtrı, bayram nemâzından önce vermek). Dargın olanları barışdırmak, akrabâyı ve din kardeşlerini ziyâret etmek, onlara hediyye götürmek de sünnetdir. Erkeklerin kabrleri ziyâret etmeleri de sünnetdir.
Ey bîçareler! Bu dünya bir misafirhanedir. Her günde otuz bin şahit, cenazeleriyle "El-mevtü hak" hükmünü imza ediyorlar ve o davaya şehadet ediyorlar. Ölümü öldürebilir misiniz? Bu şahitleri tekzib edebilir misiniz? Madem edemiyorsunuz; mevt, Allah Allah dedirtir. Sekeratta Allah Allah yerine; hangi topunuz, hangi tüfeğiniz, zulümat-ı ebedîyi o sekerattakinin önünde ışıklandırır, yeis-i mutlakını ümit-i mutlaka çevirebilir? Madem ölüm var, kabre girilecek; bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor. Bir defa top tüfek denilse bin defa Allah Allah demek lâzım gelir. Hem Allah yolunda olsa; tüfek de Allah der, top da Allahu ekber diye bağırır, Allah ile iftar eder, imsak eder.