Sercan Ç

Reklam
“Yaşamın insanoğluna kurduğu tuzakların en kötüsü ve en incesi sevgide bulduğumuz avuntudur; çünkü düşler, ten tutkusundan kaynaklanır.”
Sayfa 228Kitabı okudu
Çocuk ilk düşmede vazgeçseydi, yürümeyi asla öğrenemezdi.
Sayfa 123Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
"Raymalı-Aga ve Begimay gibi insanlar hayat yolunda karşılastıkları zaman, birbirlerine mutluluk kadar üzüntü de veriyorlar. Çünkü birbirlerini çıkışı olmayan, kurtuluşu olmayan bir drama sürüklüyorlardı. Bu dramın kaynağı da başka insanların onlar hakkında hüküm vermesidir, bundan kurtulamamalarıdır. Raymali-Aga'nın yakınları da sözde ona iyilik etmek isterken en büyük acı çektirmişler...."
Sayfa 368Kitabı okudu
İnanıyorum! - diye haykırdı sanatçı nihayet ve bakışlarını söndürdü. İnanıyorum! Bu gözler yalan söylemiyor. Kaç kere söyledim size, en büyük hatanız insan gözündeki manayı küçümsemeniz. Şunu anlayın, dil gizleyebilir hakikati, ama gözler asla! Ani bir soru yöneltiyorlar size, irkilmiyorsunuz bile, bir saniyeliğine kendinize hâkim oluyorsunuz ve hakikati gizlemek için ne söylenmesi gerektiğini biliyorsunuz ve oldukça ikna edici konuşuyorsunuz, yüzünüzde tek bir kas bile oynamıyor, ama ne yazık ki, soru yüzünden endişeye kapılan hakikat ruhunuzun dibinden bir anlığına gözlerinize fırlıyor ve her şey bitiyor. Fark edildi, siz de yakalandınız!
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
Sen her şeye karşı ilgisizsin! Ne seviyor ne de nefret ediyorsun! Çünkü her ikisi için de biraz olsun benliğinden çıkmak gururunu yenmek gerekir. Ve sen... bunu yapamazsın!.. Yapmak elinde olsa bile sana bunu yaptıracak güç yoktur. Başkasının sefaleti sana dokunmadığı gibi, üzuntü de vermez. Hatta gururunu okşamadıkça kendi sefaletine bile kayıtsız kalabilirsin. Ne bir şey arzular. Ne bir şeye sevinirsin. Kıskanç değilsin. Ama bu iyiliğinden değil, hudutsuz egoistliğinden ileri geliyor. Başkalarının ne mutluluğunu, ne felaketini görürsün. Hiçbir şey seni etkileyip harekete geçiremez. Ama hiçbir şey de seni durduramaz. Bu da cesaretinden değil. İçindeki iyilik duygularının nasırlaşmış olmasından ileri geliyor. Senin için gururundan başka bir şey yoktur. Ne kan bağları, ne içgüdülerin. Ne Allah… ne dünya… ne aile, ne de arkadaş…Kendi yeteneklerini bile anlamaktan acizsin!…Seni vicdanın değil, ancak kırılan gururun etkileyebilir. Çünkü sadece o, her zaman ve her şeyde, senin ağzınla konuşur ve davranışlarını idare eder.
Sayfa 277Kitabı okudu
[1917?]
Duygulara sahip olma hissini, o duygulardan daha yoğun yaşadım her zaman. Acı çekme konusundaki farkındalığımı, acının kendisinden daha acı verici buldum. Başlangıçta duygularımın hayatı düşüncenin merkezine taşındı ve orada daha geniş bir duygusal hayat tecrübesine sahip oşdum. Duyguya sığınak verdiğinde, düşünce duygunun kendisinden daha kaprisli hale geldiğinden hissettiklerimi yaşadığım bilinç düzeni, hissetme tutumımu günden güne daha yüzeysel ve iç gıdıklayıcı bir hale getirdi. Bana ait olmayan izlenimlerle yaşıyorum, vazgeçişlerde tükeniyorum, kendim olma şeklimde bile hep başkasıyım.
Yılların insanı zenginleştirdiği, daha güçlü kıldığı düşünülürdü. Tamamen tersiydi. Yaş insanı duyarsızlaştırır, yıkıma uğratırdı. Tecrübe isteğinizi kangrenleştirir, hayallerinizi çürütürdü. Gençlik hiçbir şey bilmezdi, her şeye inanırdı, yaşlıları hor görürdü ve bu yüzden de müthişti.
Sayfa 199Kitabı okudu
Asla birinin duygularını bütün kalbinle hissetme ve sonra bu solgun zaferi birinin hırslarını, özlemlerini ve arzularını kayıtsızlıkla görebileceğin noktaya asla yükseltme; ilgisiz bir insanın yapacağı gibi asla birinin neşesine ve kederine göz yumma.
Reklam
Hayat seni istediği kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar… Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağın bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir inançlar ve aldatmalar oyunu, bir maskeler oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin…
Sayfa 151Kitabı okudu
Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkartma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim beni uyandırma...(sigara)
Şu anda,sana güzel bir söz söyleyebilmek için,on bin kitap okumuş olmayı isterdim,dedi:Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek:seni tanıdıgıma çok sevindim kendi çapımda.
Kendimle konuşurken bile onun hoşuna gitmeye çalışıyordum....
Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti.
"Önce kelime vardı.” Kelimelerden önce de Yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık.. Kelimenin bittiği yerden başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde.Kelimeler,yalnızlılığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü,dayanılmaz oldu.
Reklam
Gerçekle düş birbirine karışıyor; yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz...
"Ne ekersen onu biçersin" diyen rüzgarım sonrasındaki fırtınalarım... Bir şiire vurulup da hiçbir şiir olamayışım... ve nerede... nasıl... ne zaman sonlanacağını artık pek de umursamadığım... bilemediğim hayatım... Hepsi bir "yaşandı bitti" noktasının etrafında dolanıyor... nokta gelip koyuyor sonunu... Hadi durma, al yalnızlığımı ört üzerine Olric...
Bir silgi gibi tükendim ben . Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım. Mürekkeple yazmışlar , oysa ben kurşun kalem silgisiydim . Azaldığımla kaldım...
Bu acılar yüreğimi paslandırmış oysa. Sevmek zor geliyor. Alışmamızım, yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak, bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek su içmek gibi rahat bir eylem. Ben her an uyanık olmalıyım...
Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti...
- Herkes geçer diyor. Geçer mi Efendim ? - Herkes ne bilir acımı Olric ? Her gün biraz daha acır sonra, biraz daha ve biraz daha. Ama en sonunda ne olur biliyor musun Olric? Geçmez evet geçmez. Geçti sanırsın ama, geçmez... Örneğin, alışverişe çıkarsın bir mağazaya girersin. Öyle bir şarkı çalmaya başlar ki hatırlatır, dağıtır. Geçmez... Geçer
Reklam
Kimseyle anlaşmayı ümit etmediğime göre, anlamlı cümleler yazmamın ne yararı var?