...
Eski Edirne'yi ben, adım adım,
Ararken Edirne sokaklarında
Anladım, bildim ki şahdamarlarım,
Vurur senin mermer şakaklarında.
Seller, zelzeleler ne derse desin;
Sen, yine, o eski Selimiye'sin..
Fakat -tarihime, adıma yazık!-
Ben ne Selim, ne de Sinan'ım artık!
Kükreyen, şahlanan, koşan, atılan
O mutlu yiğitler, o mutlu iman,
Sınırlar aşmayı kuşlardan değil,
Öğrenirdi senin ezanlarından.
Ne bilsin Selim'ler, ne bilsin Sinan,
Ki avlun bu kadar küçülecekti..
Ey ilâhi kubbe; sana avlu, bir
Kıta gerekti!
Kâh Tabakhâne
[Debbağhane] deresinin sarmaşıklar, sarı çiçekler, yüksek
kayalıklar arasından uğuldaya uğuldaya gelen sedası, kâh
harabeler ortasında beyaz çiçekleriyle gülen bir erik ağacının yeşil tomurcuklu dalları üzerinde bir kuşun hazin
ötüşü işitiliyor. Hiç bir evin ahşap kısmı bırakılmamış .
Bazen bir çatının tahtaları yarı sökülmüş , bazen bir evin
çiknoları tamamen sökülmek istenirken bırakılmış . Sokaklarda iri iri fareler aç ve ürkek dolaşıyor. Dingilleri
havaya dikilmiş cephane arabaları yolları kapatıyor. Camiler elim bir halde. Hemen hemen tamamı da ahıra çevrilmiş . İçlerine bir karış gübre yığılmış . Mihrapları ve
mimberleri , ahşap kısımları tamamen yıkılmış , Kelime-i
Tevhid'ler parçalanmış . Duvarlara yazılan Rusça yazılarla
beraber, yapılan resimler utanç verici. Bu resimlerde
Türk kadınları tahkir ediliyor. Minarelerden bazıları yıkılmış , bazılarının kıymetli ve süslü şerefeleri parçalanmış .
İçkale camii, ahırdan başka bir şey değil . Yanındaki susuz
ve kırık çeşme üzerinde şu satırlar okunuyor:
ES-SULTAN-EL AZİM, ES-SULTAN İBNİ SULTAN SÜLEYMAN
İBNİ SELİM HAN BİN BEYAZİD HAN, HALLEDEHÛ MÜLKEHÛ SENE
935[1528]
Türkçüler Hazırlık İçinde: Türkeş ve Arkadaşları Ne Yapacak? Millî Yol'un ilk sayılarında Atsız'ın yazısının bulunmayışı, buna karşılık Orkun'un ilk sayısında bir yazısının yer alması, Altan Deliorman'ı "Acaba Atsız, Millî Yol'a biraz buruk mu?” diye düşündürtür. Deliorman, "Kendisine niçin yazmadığını sorduğum
Cihad ilan edilmesi ve asker gönderilebilmesi için, öncelikle Arap ların istedikleri hakları elde edecekleri konusunda ikna edilmeleri gerekir. Bunun için öncelikle siyasî suçlular hakkında genel af çıka rılmalı ve Suriye ile Irak’ta adem-i merkeziyet yönetimi ilan edilmelidir. Mekke’deki şeriflik yönetiminin, Sultan Selim zamanından beri kabul edilip miras yoluyla aktarılan hakları yeniden tanınmalı ve şerifliğin babadan oğula geçeceği benimsenmelidir. Bunlar yapıldığı takdirde Arap milleti üzerine düşeni sadakatle yerine getirecek, Suriye’de bulunan Emir Faysal’m yanma yeni asker ler gönderilecektir. Ayrıca Emir Hüseyin, Hicaz’ın doğusundaki her türlü düşman hareketine son verdikten sonra, oğullarından bir tanesini Irak cephesine gönderecektir. Bu arada devletin İbn Reşîd’i cihada katılması için teşvik etmesi lazımdır. Bu şartlar yerine getirilmediği takdirde, daha önce girilmemesi ve ilan edilmemesi için tavsiyede bulundukları bir savaşa Arapların katılması beklenmemelidir. Bu durumda Arapların tek yapacağı, devletin galip gelmesi için dua etmek olacaktır.
"Eğer Alevilik tehlikeli bir şey idiyse ve Türkmen kitleleri Kürtlerin arasına yerleşip Kürtleştilerse neden Alevilikten vazgeçmediler? Sonuçta bu dönemde Alevilik Kürtlükten daha tehlikeli bir kimliktir. Aynı şekilde eğer Osmanlı'dan kurtulmak ve sakınmak için Kürtleştilerse Horasan'dakiler neden Kürt kimliğini taşıyor? Nihayet Horasan'a kadar gittiler ve Osmanlı'nın ulaşamayacağı bir yere vardılar. Neden orada Türk kimliğine dönmediler? Diğer yandan, eğer "Kürtleşmiş Türkmen Alevî"ler Horasan'dan gelmişlerse, Horasan'daki Türkmenler neden Sünnidir?"