Home
Search
Explore
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.40
Semanur Bor
Semanur Bor
@semanurela_
Zaman izimizi siler...
Kelebekler uçmuyor artık düşlerimizde şimdi kırlangıçların vakti...
Giresun Üniversitesi
329 reader point
Joined on July 2021
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Ergenlik Döneminde İçsel Zorluklar ve Toplumsal Normlara Eleştiri
Osamu Dazai'nin 1939'da yazdığı "Öğrenci Kız," bir genç kızın 24 saatini anlatıyor. Kitap, Genç kızın sabah uyanışından geceye kadar duygusal iniş çıkışlarını anlatıyor. Genç kız, sabahları utanç hissettiğini belirtir ve gün boyunca çeşitli duygu anlarını yaşar.
Annesiyle olan iletişimi, annesine olan düşkünlüğü ve aynı zamanda eleştirel yaklaşımının günümüz ergenlik dönemini ile hiçbir farkının olmadığını söylemeliyim.
Bir diğer dikkat çekici kısım genç kızın, özellikle toplu taşıma araçlarında geçen anlarının detaylı betimlemeleri.. Genç kız , toplu taşıma araçlarında karşılaştığı insanları yargılar ve çevresindeki dünyaya karşı hissettiği sevecenliğin zamanla kaybolduğunu ifade eder. Bu durumda yazarın, döneminin toplumsal normlarına ve beklentilerine eleştirel bir yaklaşım sergilediğini söylebiliriz.
Genç kız, ergenlik döneminin karmaşıklıklarını yaşarken kendi cinsiyeti ve toplumdaki beklentilerle yüzleşmeye başlar. Bu, Dazai'nin kitap aracılığıyla dönemin kısıtlayıcı toplumsal normlarına bir eleştiri getirmek istediğini gösterir.
Öğrenci Kız, aynı zamanda Dazai'nin kişisel zorlukları ve içsel çatışmalarının da yansımasıdır. Yazarın intihar girişimlerinin sebebini kitapta, genç kızın düşüncelerinde okuyabiliriz.
Sonuç olarak, bu kitap ile genç bir kızın içsel dünyasını, kendiyle ve çevresiyle olan çatışmalarını görebilirsiniz. Ve en önemlisi de yıllara rağmen sorunlar, çatışmalar, sıkıntılar hala aynı..
Robinson Crusoe, İngiliz edebiyatında 18. yüzyılın önemli edebi eserlerinden biridir. Daniel Defoe'nun bu eseri, modern roman türünün ilk örneklerinden biridir. Kitap baş karakter olan Robinson Crusoe'nun gemi kazası sonucu ıssız bir adaya düşmesiyle başlar.
Robinson önce doğayla baş etme, yiyecek ve barınak bulma gibi zorluklarla karşılaşıyor. Bu süreçte oldukça yaratıcı çözümler buluyor ve her alanda kendi becerilerini geliştiriyor ve adanın kaynaklarını kullanarak yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Okurken zaman zaman kötü hisetiğim yamyam kabilelerinin olayları ve detaylı bir şekilde anlattığı hayvan öldürme kısımları dışında keyif alarak okuduğum bir kitap diyebilirim. Özellikle de inanç kısmı önceleri umursamadığı bir konu olmasına rağmen sonra tüm hayatını bunun üzerine yaşaması okunmaya değer.
Robinson adada sadece hayatta kalabilmekle baş etmiyor aynı zamanda maneviyatını da geliştiriyor diyebilirim.
Genel olarak romanın konusu için yalnızlık, kendiyle yüzleşme, farklı kültürler ile iletişim, hayatta kalma, doğayla mücadele ve güç ve kontrol diyebiliriz.
Robinson Crusoe, bir macera romanı olmanın ötesinde, insanın doğa, toplum ve kendi iç dünyasıyla olan karmaşık ilişkilerini keşfeden bir eserdir. Okuyucuyu düşündürür, sorgulatır. Bence bu yüzden zamanının ötesine geçmeyi başarmıştır.
Bir insan hem asil hem de köle olabilir mi?
Oroonoko," 17. yüzyılın sonlarına doğru, 1688'de Aphra Behn tarafından yazılmıştır.. Roman, kölelik, aşk,, sadakat, özgürlük ve ırkçılık gibi önemli temaları işler.
Oroonoko asil bir köledir.
Hem asil hem köle olabilir mi bir insan
Evet, Asil olmasının sebebi bir kral tarafından büyütülmüş olması.
Köle olmasının sebebi ise siyahi olması.
O dönemde kölelik sistemi çok yaygındı ve bir insan siyahiyse zaten köle olur diyebiliriz.
Ama Oroonoko dış görünüş olarak ta dikkat çekici biriymiş. Onu diğer kölelerden ayıran en temel özellik bu diyebiliriz.
Ayrıca roman karmaşık karekterler ve ciddi psikolojik anlamlar içerir.
Bence en karmaşık olan yazarın kendisidir.
Yazar Irkçılığın kötü olmasından bahseder.
Ama kendisi de tamamen ırkçılığı yenen biri değildir.
Örneğin ;
Oroonoko karekterini anlatması ve çoğu yerde hayranlıkla bahsetmesi ama diğer siyahiler için çokta masum ifadeler kullanmaması.
Bu kitap ırkçılığa karşı yazılmış denilse de ben öyle düşünmüyorum.
Sadece yazarın Oroonoko karekterinin hayatını anlatmak istemesiyle ortaya çıkan bir eser olduğunu düşünüyorum.
Yazarken böyle bir amaç olmasa da biz okurken acımasızca kölelere yapılanlara üzülüyoruz.
Bu da yazarı ırkçılığa karşıymış gibi gösteriyor.
Oysa sadece tarafsız bir anlatım ile kurgulanmış bir kitap.
Ayrıca kitabın kurgusal olduğuna dair görüşler de var.
Son olarak şunu söylemek istiyorum bir insanı sevmek zor olmamalı dini dili ırkı ne olursa olsun.. İyi olan herkes sevilmeli.
Reader Follow Recommendations
Çocukluğumuzda yaşadığımız durumların bilinçaltında kayıt altına alınıp yetişkinliğimizde ortaya çıkan etkilerinden bahseden bir kitap. Yazar ailemizin, çevremizdeki insanların çocukken bize hissettirdiği duyguların olumsuz etkilerini nesiller boyu devam ettirdiğini ve bunu ancak farkındalık kazanıp iyileşmek istersek üstesinden gelebileceğimizi uzun uzun yormayan cümlelerle, örneklerle açıklıyor. Özellikle de ani öfke patlamalarınızın sebebini merak ediyorsanız mutlaka bu kitabı okumalısınız.
Kitapları okuyarak kendi yolunu kendi başına bulan Martin Eden
Okumanın kendini geliştirmenin tamamen kişinin kendisine bağlı olduğunu ayrıca okumuş olmayı sırf havalı ve entelektüel biri olmak için yapanların gerçek yüzlerini gösteren bir kitap.
Bazı insanlar vardır başka bir hayat görmedikleri için yaşadıkları hayatta mutlu olduklarını düşünen oysa bu insanların çoğu potansiyellerini farkında olmadan kendilerini yetersiz görürler ve akademik başarı elde etmiş olan kişilerin çok bilgili ve o bilgiyi doğru kullanmayı bildiklerini düşünürler. İşte Martin Eden'de böyle bir karekter sözde burjuva olanlara önce hayran kalıp sonra gerçek yüzlerini görünce yaşadığı şok ve başarmak için çabalama azmi gerçektende okunmaya değer 🩷
KEŞKE SON NEFESTİR..
Hayatta bazı zamanlar “ keşke şu şöyle olsaydı, o gün şöyle yapsaydım şunu söyleseydim şuan nasıl ve nerede bir hayat sürerdim?” gibi düşüncelere kapılabiliyoruz. Bu kitap buna cevap niteliğinde olmuş. Yani hiçbir zaman gerçekleşmeyecek keşkelerimiz gerçekleşirse neler olur, merak ettiğimiz, istediğimiz bir şeyi başarmış olduğumuzda daha mı mutlu oluruz yoksa her seçim bizi başka yanlışlara ve keşkelere mi sürükler..?
Aslında güzel bir kurgu, çok sade bir dille her şeyi net olarak anlayacağımız bir kitap popüler olmasının sebebinin edebi yönü ya da farklı bir anlatım tarzı olduğunu düşünmüştüm ama bence tek sebebi şu an günümüzde her bir birey gününü keşkelerle geçiriyor hayatı çok fazla keşkelerle geçiren biri için kitabın sonu aydınlanma oluyor yaşadığımız hayattan memnun olmadığımız sürece keşkeler bizi bırakmaz..
Filminin olmasını isterdim kurgusu da film olmaya daha uygun..
Yaşam ile Ölüm arasında
Yazarı çok övüldüğü için aldığım bu kitabı normal bir deniz macerasını anlatan bir kitap olarak düşünmüştüm. Ancak benim gibi şiddet içeren sürekli ölümden bahsedilen kitapları sevmeyen biri için bir ilk oldu diyebilirim. Okurken çoğu yerde yok artık dediğim vahşet dolu sahneler anlatılıyordu.
Yamyamlık, insan eti yemek gibi şeyleri okudukça yarıda bırakmayı düşündüm ama daha sonradan hızlı hızlı çoğu yeri atlayarak okudum. Daha doğrusu bana kendimi kötü hissettiren yerleri hemen geçtim. Romandaki maceraları heyecan verici bulanlardan değilim. Belki de benim hassas karekterime ters düştüğü içinde olabilir ama ben oldukça korkutucu bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Roman iki yakın arkadaşın ailelerinden gizli bir gemiye binmeleriyle başlıyor. Üstelik biri gemiye kaçak olarak biniyor ve korkunç olaylar başlayana kadar da saklanıyor. Bir solukta okunacak yaşam ile ölüm arasında olan bir kitap olduğunu söyleyerek yorumumu bitiriyorum.
Jane Eyre
Son zamanlarda ingiliz edebiyatına olan düşkünlüğüm bu kitabı okumama sebep oldu..
İngiliz romanının en parlak dönemlerinden biri olan Victoria Döneminde yazılmış olan bu eser tam bir İngiliz romanı betimlemeler, karakter çokluğu, toplumun gerçekliğini yansıtması..
Geçmişin hatta ne yazık ki günümüzünde bir sorunu olan ataerkil toplum o zamanlarda çok daha yoğun bir şekilde yaşanmaktaymış. Kadınların, dikiş nakış gibi ev işleri,evlenip çoluk çocuğa karışması ve kocalarına sadık birer eş olmaları bekleniliyormuş sadece.
Ama Charlotte Bronte’nin yazdığı Jane Eyre karekteri güçlü bir kadın karekteridir.
Daha küçük yaşta papaz olan babasını ardından da annesini kaybeder ardından dayısının himayesinde büyük bir konakta yaşamaya başlar. Kısa süre içerisinde dayısını da kaybeden Jane Eyre hepten yalnız kalır. Çünkü yengesi Jane'i hiç sevmez dayısının vasiyeti üzerine bir süre yanında tuutsada sonrasında Jane'i bir yatılı okula bırakır. Ve Jane'nin hayat ile mücadelesi başlar...
Çok fazla spoi olmaması için daha fazla uzatmak istemiyorum ama şu kitap o kadar akıcı ki 600 küsür sayfayı ne ara okudum da bitirdim hiç bilmiyorum...
İyi okumalar
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Bu kitap herkesin okuması ve üzerine düşünüp gerekirse küçük notlar alması gereken, bir toplumun nasıl gelişebileceğini anlatan öğretici bir kitap.
Atatürk'ün bu kitabı müfredata koymak istemesini şimdi daha iyi anlıyorum.
Keşke tarih derslerinde bu kitap okutulup öğrencilere uzun uzun kitap hakkında sohbet etmelerine imkan verilse.
Bir ülkenin kalkınmasının, ilerlemesinin birinci kuralının eğitim olduğunu bu kitapta da çok güzel bir şekilde görüyoruz.
Ayrıca bir kişinin farkındalığının bile toplumu ne düzeyde ileri taşıyabileceğini görüyoruz.
Snellman, Jarvinen, Thomas Gulbe, Rahip Luka MacDonald hepsi birer kahraman halkın içinden çıkmış ve halkını, yaşadığı yeri unutmayan insanlar.
Toprak uğruna büyük devletler savaşıyor ,ama sayısız insan da sıkıntılardan ve açlıktan ölüyor.
Milyonlarca insan cahil kalıyor.Her yerde ahlaksızlık, hırsızlık,küfür, sefalet,çatışmalar ,toplumsal nefretler artıyor ve herkes kabalaşıyor.
Ama kimse bunları görmüyor halkı eğitip tüm bu olumsuzlukları yok etmek yerine halkı daha fazla dışlayıp kendilerini üstün görüyorlar.
Bu kitapta halkla birlikte olunursa nelerin değişebileceğini detaylıca görüyoruz.
Kesinlikle okuyun ve öneri kitap listenizde ilk sıralarda yer verin bu kitaba.
Korku
Düşünüyorum da bu kitabı okumayı neden bu kadar erteledim.
Kitabın kısa olması ve konusunun aşk denilmesi beni biraz uzak tuttu bu kitaptan.
Ama sevgiyi, ihaneti kendi duygularını keşfetmeyi bu kitapta çok iyi görebilirsiniz.
Kadının yıllarca birlikte yaşadığı kocasını tanımadığını farkedip tanıma çabaları içine girdiği zaman da ortaya çıkan utangaçlık duygusu..
"belki de insan… en büyük utancı… kendine en yakın hissettiklerine karşı duyar.”
Bu alıntı kitabın özeti olabilir bir şeyi saklamanın verdiği korkunun insanı ne hala getirebileceğini de çok iyi görebiliyoruz bu kitapta.
Gerçeğin ortaya çıkmasından ne kadar çok korksakta ortaya çıkıp cezasını çektikten sonra gelen rahatlama hissi...
İnsancıklar
Dostoyevski'nin yazarlığa ilk başladığı henüz çok gençken yazdığı bu romanı Varvara ve Makar Devuşkin'nin birbirine yazdığı duygulu mektuplardan oluşuyor.
Kitabın konusu yoksulluk kitabı okurken bunu fazlasıyla hissediyorsunuz hatta sanki orada küf kokusu içinde, havasız, eski püskü odalardan birinde yaşıyor gibi hissetmemek mümkün değil.
Dostoyevski günlük hayatta çok sık karşılaştığımız halende dünyanın büyük bir kısmının yaşadığı yoksulluk sorununu gün yüzüne çıkarmış bu kitabında. Ayrıca sevginin bir insana neler yaptırabileceğini , seven insanın sevdiği için elinde kalan son mülkünü de nasıl da hiç düşünmeden paylaşabileceğini de gösteriyor bize.
Sokratesin Savunması Yunanlı Filozof Platon tarafından yazılmıştır. Bu kitap sayesinde Sokrates gibi bir Filozof'un söylediği sözleri uzun uzun cümlelerle okumuş olduk. Ne yazık ki Sokrates gibi birinin tek bir yazılı eserinin olmaması çok üzücü.
Günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce yeni yeni tanrılar icat etmekle, var olan tanrılara inanmamakla ve gençleri yozlaştırmakla itham edilen Sokrates'in idama mahkum edilmesinden sonra mahkeme heyetine karşı yaptığı savunmasını anlatan bir kitap.
Meletos ve Anytos tarafından suçlanan Sokrates'in yaşının yetmiş civarı olmasına bakılmaksızın idam edilmesi. Ama Sokrates'in ölümden hiç korkmaması ve bunu da uzun uzun açıklayarak öğrencilerini ve onu seven herkesi rahatlaması,ölüm anında kendisini değil de geride bırakacaklarını düşünüyor olması Sokrates'in ne kadar iyi bir düşünür olduğunun kanıtı.
"Ayrılmak zamanı geldi artık,yolumuza gidelim:Ben ölmeye ,sizler de yaşamaya".
Ölüme giderken söylediği bu sözler geride bıraktığı kişileri yaşamaya devam etmeleri için cesaretlendirmesi ancak gerçek bir filozof ve kendini bilgeliğe adamış bir karekterin yapacağı şey olur.
...
Böylesine bir bilgenin dahi suçlu bulunup toplum tarafından sevilmemesi insanlığın düşünceyi, bilgeliği bilmiyor oluşunu, sadece ve sadece monoton bir hayat yaşayıp herkesin yaptığını yapıp sonrada ölümü beklemesini çok iyi açıklıyor...
Keyifli okumalar dilerim.
Bu kitabı okurken resmen bambaşka bir dünyaya gidip geldim. Stefan Zweig’ın savaşlara olan nefretini ve bu savaşların insanlar üzerindeki etkilerini daha önce birçok kitabında rastlamıştım. Ama Satranç kitabı gerçektende de bambaşka bir kitap uzun zamandır bu kadar heyecan içinde okuduğum sonuna gelince de bittiğine inanamadığım bir kitap olmamıştı.
Mirko Czentovic insanlarla doğru dürüst iletişim bile kuramazken Dünya Satranç Şampiyonu olmayı başarmış. 20 seneden fazladır satranç oynamayan Dr. B ile bir gemide karşılaşıp satranç oynamasını anlatan bir kitap.
Dr. B'nin yaşadıklarını satranç oynarken tekrar hissetmesi..
Yalnızlığın bir insanı ne hale getirebileceğini, hiçlik duygusunun fiziksel acıdan bile çok daha kötü bir duygu olduğunu gördüm bu kitapta.
Çok etkileyici bir eserdi. Ayrıca Stefan Zweig'in bu eseri yazdığı dönemde içinde bulunduğu ruh halini ve bu eseri yazdıktan sonra eşiyle birlikte intihar etmiş olması Satranç kitabını oldukça etkileyici hala getiriyor.
Zweig bu kitabında karısıyla savaş sırasında Avustralya'dan kaçıp İsviçre'de yeni bir yaşam kurmuş olan Ferdinand ve Paulo'nun hikayesini anlatıyor. İkiside şiddette, ölüme, savaşa karşı. Ferdinand ressamlıkla uğraşmakta doğayı resmedip eşiyle birlikte sakin bir hayatta özgürce yaşamaktadır.
Bir gün kendi ülkesi için askere gönderilmek üzere konsolosluk tarafından çağrılır. Eşi kesinlikle gitmemesi gerektiğini söyler. Askere gidip savaş ortamında bulunmasını istemez ve birlikte vermiş oldukları şiddetsiz bir hayat sözünü tutmasını ister. Ferdinand ise kararsızdır.
Küçük bir azınlık yüzünden insanların savaşmak zorunda kalması, ölmesi, ciddi yaralar alması, kültürel bir toplum oluşmaması, savaşın vatanı savunmak gibi sözlerle masum bir olaymış gibi gösterilmesine ne yazık ki halk her zaman sessiz kalıyor, korkuyor, korkutuluyor.
Bu kitapta da tam da bu konu üzerine durulmuş.
Stefan Zweig'in kesinlikle okuması gereken bir kitabı diyerek sözleri bitiriyorum.
İyi okumalar...
Bu kitabın hep çok abartıldığını düşündüğüm için yıllarca okumaya hiç yönelmedim.
Galiba okumam için en doğru zamanın gelmesi gerekiyordu..Eylül ayının son günlerinde okuduğum bu kitap beni oldukça etkiledi.
Suat ile Süreyya evli ve mutlu bir çifttir . Yaz geldiğinde Boğaziçi'nde bir yalıya yerleşen bu çift uzun zamandır istedikleri sakin
Frankenstein Kitap Yorumum
Frankenstein okuduğum ilk bilim kurgu kitabı ve beni oldukça etkilediğini söyleyebilirim..
Victor Frankenstein ceset parçalarından yeni bir yaratık yaratıyor ve sonrada onu kendi haline bırakıyor. Yaratık önceleri kendini tanımaya çalışıp yaşamayı ve nasıl yaşanılacağını öğreniyor tabi bu süreçte kendinin diğer herkesten farklı ve dünyada tek olduğunu anlıyor. Oldukça korkutucu çirkin görüntüsünden ötürü toplumdan dışlanıyor ve gün geçtikçe kötü, acımasız birine dönüşüyor.
İşte asıl olay burdan sonra yaratık ve yaratıcısı olan Frankenstein arasında geçiyor...
Yaratığın duyguları anlamaya çalışması Frankenstein'in kendi yaratığı canlı ile olan savaşını her sayfada daha da merak ederek okudum..
Bilim kurgu okumayı sevenler ya da benim gibi ilk kez okuyacak olanlara kesinlikle tavsiye ederim..
İyi okumalar..
Çarpılmışlar dört öyküden oluşuyor. Rasim Özdeneren'in noktalama işaretlerini kullanmadığı bir kitap. Hangi konuşma kime ait nerede cümle başlıyor bunu anlamak biraz zor oldu bu yüzden tekrar tekrar okudum çoğu yeri ama keşke nokta olsaydı onun dışındaki noktalama işaretlerinin olmaması çok da gözüme çarpmadı. Okurken hayatımızda normalleşmiş birçok durumun aslında derin bir yozlaşmanın sonucu olduğunu ve toplumda ne kadar da kanıksanmış olduğunu görebiliyoruz.
Bilinçle nefret ediyordu ve gerçekten gözünde yoktu artık.
Bu kitap çok şey anlatıyor. Kadın olmanın zorluğu , dostluk, yoksulluk, savaş, kadın dayanışması. Meryem'i annesi öldükten sonra babasının onu zorla daha çocukken babası yaşındaki Reşit'le evlendirmesi ve hayatın Meryem'e zulmünü anlatıyor. Kadın olmak zor. Afganistan'da kadın olmak çok daha zor.Konu ruhunuzu biraz yorabilir, sizi ağlatabilir ama tam da yine Afganistan da baskıcı talibanın kadınların elinden yaşama haklarının alınmasıyla karşı karşıyayken okunması gereken bir kitap.Özgürlük ve bağımsızlık ne kadar da önemli. Benim için her zaman yeri çok ayrı olacak Meryem'in hikayesi. Ağladığım sayılı kitaplardan biri diyebilirim.
MOR renklerin içinden en sevdiğim MOR kelimesini dahi sevdiğim rengin ismi olduğu için yıllar öncesinde okuduğum ve yanımdan ayırmak dahi istemediğim bu kitabı yorumlamak istiyorum. Bu kitapta yeni dünya düzeninin her şeyi gören, bilen bir yapay zeka bilgisayarı olan Mor duygusuz, hissiz olarak kodlanmış ve eski dünya da var olan duyguları hissetmek, üzülmek,aşkı anlamak istiyor. Bu duyguları da kitabın baş karekterleri olan Yusuf ve Asena sayesinde öğrenmek istiyor. Bu kitabı herkes okumalı ve MOR 'un duyduklarına şâhit olmalı. Bence kitabı güzelleştiren MOR... Mor'un konuşmaları Asena ve Yusuf'un aşkı okunmaya değer. Benim tekrar tekrar okumak istediğim, başucu kitabım olan, gittiğim her yere götürdüğüm, bana kitap okumayı sevdiren bu kitaba bir şans vermelisiniz.
Kitap 5 hikayeden oluşuyor ve bir şekilde öykülerin sonu ölüm ile bitiyor... Diğer kitaplarında olduğu gibi okurken hisetiğim heyecanı maalesef bu kitabında hissedemedim neyse ki Zweig 'in okuduğum ilk kitabı bu değildi... Leporella öyküsünden pek bir şey anlamadım en çok Leman Gölü Kıyısında Olay öyküsünü sevdim... Zweig okuyacaksınız ilk olarak bu kitabı okumayın derim.
Kör Baykuş kitabı herkes için başka şeyler görüp başka şekilde yorumlayacağı bir anlatıma ve konuya sahip bence...
Olumsuz birçok yorum olmasına rağmen başladığım kitabı yarı da bırakmamak için okuduğum bir kitap...
Konusu derin anlamlar taşıyor anlamak istersek Ama kitapta en çok neyi sevdin derseniz betimlemelerini sevdim alışılmışın dışında bence derin anlamlı kitaplar okumayı sevenler okuyabilir
.
.
Uzun bir aradan sonra Dostoyevski'den okumak benim için çok iyi oldu. Özlemişim doğrusu...
Konu ise karekterler bir akşam üzeri Petersburg'da karşılaşıyorlar ve Hayalperestimiz Nastenka'ya birkaç dakika içerisinde aşık oluyor.Dostoyevski bu kısacık öykü içerisinde birçok konuya değinmiş, birçok toplumsal mesaj vermiş kısacık ve keyifli bir kitaptı.
.
.
.
#kitapyorumum #kitaptavsiyelerim #dostoyevski #beyazgeceler #beyazgecelerdostoyevski
On bir kısa derin anlamlarla dolu hikayeden oluşan kitap , ölüme, hayata, aşka, yoksulluğa, zenginliğe dair düşündürücü,dünyaya, insanlara bakış açımızı değiştirebilecek cümlelerle dolu dolu bir Halil Cibran kitabı daha
Tebessüm ve Gözyaşı 🥲
İki zıt duygu aynı satırlarda
Koyda yaşayan fakir bir inci avcısının ve ailesinin serüvenini anlatıyor İnci kitabı. Buldukları değerli inci mutluluk ve umut getirdiği gibi yıkım da getirecektir. Toplumun özü nasıl değişebilir? sorusunun yanıtır bu roman bence..
Bir ailenin hüzünlü hikayesi ön planda, fakat toplumun ikiyüzlülüğü daha çok dikkatimi çekti ve daha fazla bu nokta üzerinde düşündüm ve günümüzle de karşılaştırma yaptım.
Çok fazla spoi vermek istemiyorum
bir günde okunmaya değer Nobel ödüllü güzel bir kitap bence
Selamlar
Bakışınla aydınlanır dünya
Kitabın ismi bile çok şey anlatıyor.
Susanna Tamara'nın aşırı dokunaklı bir dostluğun öyküsü olan kitabı.
2017 'de elli yaşında kanser yüzünden hayatını yitiren şair ile arasında yaşadıklarını çok samimi bir dille çok güzel bir şekilde anlatıyor.
Okudukça derin yaraları hissedip sanki yaşıyormuş gibi oldum...
Bakış açısının önemini bir kez daha görmüş oldum...
.
.
Jules Payot'un İrade Terbiyesi kitabı keşke daha önce okumuşum olsaydım dediğim bir kitap...
Disiplin içinde yaşamanın öneminden ve Nasıl yapılacağından bahsediyor...
Her düşüncenin duygunun zaman içinde oluşacağını iyi bir insan olmanında kötü bir insan olmanında bir geçmişi olduğunu detaylı incelemelerle çok güzel bir şekilde anlatıyor...
Kendimizi tanımak gelecekte kendimizi oluşturmak için kesinlikle okuması gereken bir kitap...
.
.
Canım Pasaklı hem düşünceli bir evlat hem de iyi yürekli bir anne. Senin hikayeni ben çok sevdim. Pasaklı, kendine özgü görünüşünden dolayı annesi ve kardeşleri tarafından dahi dışlanan ve vaktinin çoğunu sahibinin bahçesinde geçiren tatlı bir köpektir. Sapsali cinsinden olan bu köpek bence çok tatlı uzun tüylü köpekler bana hep çok tatlı gelmiştir Ama kitapta sevilmeyen köpek
Mutlaka okuyun, pişman olmayacak çok seveceksiniz
.
.
.
#kitapyorumu #kitaptavsiyeleri #hayalkurmayacesaretedenköpek
Çok okunan "İnsan Neyle Yaşar? "
kitabını nihayet bende okudum daha önce okumam gerekirdi diye düşünmüyorum okumam gereken zaman şimdiymiş. Tolstoy çok sade, anlaşılabilir ama bir o kadar da düşündürücü öyküler bırakmış geriye...
İyilik yapmanın mekanı, zamanı, yeri ya da kişisi yoktur iyilik her zaman iyidir kötülük her zaman kötüdür...
Ve her ikisininde muhakkak bir karşılığı vardır.
Gurura kapılmadan kötülük görsek dahi iyilik yapmanın ne anlama geldiğini kitaptaki tüm öyküler de çok güzel anlatmış...
Bizede ders çıkarmak kendi hayatımıza uygulamak düşer
Stefan Zweig'den okuduğum ilk kitap oldukça etkilendiğimi söyleyebilirim.
Kitapta bir kadının her şeye rağmen nasıl büyük bir tutkuyla, bağlılıkla birini sevebildiğini görüyoruz. Aslında kitap hakkında söylenilebilecek çok şey var fakat kafamın içindeki karmakarışık düşüncelerimi kelimelere dökemiyorum. Düşünüyorum da bir insan nasıl bu kadar bağlanır, nasıl bu kadar sever kendi hayatını hiçe sayıp önüne gelen her fırsatı düşünmeden reddebilir ki bir adam için
.
.
.
#kıtaptavsiyesi #stefanzweig #bilinmeyenbirkadınınmektubu
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022226.1k okunma