kendi hayatına anlam kazandıramadığını anlayan kişi, bu eksikliğini çocuklarının yaşamını değerlendirerek gidermek ister. ne var ki kendisi başarısızlığa uğrayacağı gibi, çocuklarını da peşinden sürükler. çünkü varlık sorunu ancak kişinin kendisi tarafından ve kendisi için çözümlenebilir, birinin yerine başkası çözemez; anne ya da baba başarısızlığa uğrayacaktır.
doğumdan ölüme, pazartesiden pazartesiye, sabahtan akşama tüm faaliyetler düzenlenmiş, bir örnek hale getirilmiştir. böylesi bir düzenin ağına düşen kişi insan olduğunu, tek bir birey olduğunu nasıl hatırlar?
ben hep en kötü olasılıklara kafa yorarım. şuan bile kafamda hesap yapıyorum, Nina birden havuza düşerse arabadan çıkıp koşarak ona ulaşmamın ne kadar süreceğini hesaplıyorum. kızımla aramdaki değişken mesafeye verdiğim isim “kurtarma mesafesi”, günlerimin yarısını bunu hesaplayarak geçiriyorum, yine de hep gereksiz riskler alıyorum.
eliyle konuşuyor, zorlukla hareket ediyor, artık resim yapmıyor, önceye göre daha neşesiz, nereye gidiyoruz baba diye sormuyor artık.
belki de bulunduğu yerden memnundur.
ya da artık hiçbir yere gitmek istemiyordur.
batı almanya’da, savaş sonrası kuşakları yetiştirecek örnek eğitim yöntemleri, gene eski naziler tarafından programlandı. onlar, artık geçmişten söz etmek istemiyorlardı.