Onuda yapamazsan..Oku
Ye, iç, bir işe sarıl. Yazamıyorsan bari bir kalem kes! Onu da yapamıyorsan, bir kalem cızırdat...
Sayfa 239Kitabı okudu
Şems-i Tebrizî'ye gelince, onun Konya'dan tekrar Şam'a döndüğü, oradan Tebriz'e gittiği ve Tebriz'de Hakkın rahmetine kavuşarak Geçil Kabristanı'na gömüldüğü, değerli bilginlerimizden merhum mütercim Asım Efendinin araştırmalarından anlaşılmaktadır. *****
Sayfa 49 - Ataç YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Mevlana, Mesnevi'nin Kur'an olduğunu iddia etmiş
Hocası Şems-i Tebrizi gibi "Hulûliyye" inancında olan Mevlana, Allah'ın kendisine hulûl ettiğine ve içinde bulduğu Allah'ın kendisini konuşturduğuna inanmaktadır. Kendisine gelen vahyin böyle gerçekleştiğine inanıyor olmalıdır. Mesnevi'nin de böyle meydana geldiğini savunmaktadır. Mecusilikten gelen bu inancın (İran Irfancılığı) tasavvufi çevrelerde yaygın olduğu bilinmektedir. Vakıa Mevlana ve etrafındakiler ve hatta ilk Mevleviler "Mesnevî"nin vahy mahsulu olduğuna inanıyorlardı. Nitekim o dönemlerde kopya edilen Mesnevi'nin pek çok el yazması nüshalarının cild kapaklarına ve sahife başlarına "La yemessuhu ille'l-mutahharun" (Ona ancak temiz olanlar, yani melekler dokunabilir) ve "Tenzilün min Rabbi'l-alemin" (Alemlerin rabbi tarafından indirilmiştir) yazarak bu inancı ifade etmişlerdir. Sultan Veled'in anlattığına göre Dostlardan biri Hz. Mevlana'ya gelerek bilginlerin (Danişmend) Mevlana'nın "Mesnevi'ye niçin Kur'an dediklerini ben de Kur'an-ı Kerim'in tefsiri olduğunu onlara söyledim. Dediğini, babam da biraz durakladı ve sonra o dosta hitaben: "Ey köpek neye Kur'an olmasın? Ey eşek neye Kur'an olmasın? Ey bacısı ...... neye Kur'an olmasın? Söz ve manâ olarak peygamberlerin te evliyanın İlâhi sırlarının nurlarını ihtiva etmiyor mu?" demiş. Bu haber de Mevlana'nın Mesnevî hakkındaki inancını ortaya koymaktadır.
** Bütün tezkere yazarlarının anlattıklarına ve Mevlânâ'nın Şems'i öven kaside, gazel ve şiirlerindeki açıklamalarına göre asıl Mevlânâ Celâleddin'in, Şems-i Tebrizî'ye mürid olduğu neticesine varılmaktadır. ***
Sayfa 42 - Ataç YayınlarıKitabı okudu
Şems-i Tebrizi'ye atfedilen bir sözde dendiği gibi
"İnsan kendisini ancak bir başkasının aynasında tam olarak görür."
Sayfa 84 - Kapı yayınlarıKitabı okudu
Şems-i Tebrizi'nin Konya'ya gelişi 12 Eylül 1244'tür. Bu tarih Moğolların Kayseri'yi zapt edişlerinden iki ila iki buçuk ay sonradır. Şems-i Tebrizi'nin bu tarihten önce Moğollarla irtibata geçtiğini gösteren belgeler de mevcuttur. Mesela Moğollar Erzurum'dayken Şems-i Tebrizi'nin de o yıllarda Erzurumda olduğunu görüyoruz. Moğollar Kayseri'ye geldiğinde o yine oradadır. Şems-i Tebrizi'nin müritleri olan Kalenderi dervişlerin de Moğollarla birlikte hem Kösedağ'da hem de Kayseri'de savaşa katıldıklarını İbn Bibi naklediyor.
Reklam
100 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.