2224 Ey mânâ Güneşi, sen de canfeşanlık edip şu köhne âleme bir yenilik göster.
2225 İnsanın vücûduna can da, revan da gayb âleminden akar su gibi gelir.
2226 Her vakit gayb âleminden insan bedenine yeni yeni hayat ve füyûzât vârid olur. Ten cihanından da dışarıya çık emri verilir.
2227 Resûl-i Ekrem Sallallâhü Aleyhi Vesellem buyurdu ki:
İrem,bunu hemen yapıp sırasına dönmek istemenin verdiği o telaşlı sesiyle,''Günaydın,''diye yanıtladı.Elindeki mavi kapaklı kitabı sıranın üzerine bıraktı.''Kitabı istemiştin.''
Miraç sevinçle,kocaman gülümsedi.''Bitirdin mi?''
''Evet.Güzel bir kitapmış.Umarım sen de seversin.''
Sesi umursamazdı ama kendinden bile gizlediği bir iç sesi vardı.Umarım seversin.Sevmek zorundasın çünkü daha önce hiç kimseye kendi okuduğum kitabı öylece teslim etmedim.Onu sevmek zorundasın.Sanki orada durmaya daha fazla dayanamıyormuş gibi arkasını dönüp giderken Miraç aceleyle,tereddütle ve tanımlayamadığı bir sürü duyguyla teşekkür etti,İrem ise çocuğun bir şekilde yine duyacağından emin bir şekilde,arkasını dönmeden önemli olmadığını mırıldandı.
Aslında önemliydi elbette fakat İrem'in bunu öğrenene dek gidecek daha çok yolu,yaşayacak daha çok öyküsü vardı.
Türkiye'yi Atatürk'ten sonra yöneten siyasal elit dış Türklerle ilgilenmeyi terörist faaliyet olarak görürken, Türklüğün ayrılmaz bir parçası olan İran ve Irak Kürtlüğünü bölge dışı güçlerin insafına terk etmiştir. Böylece, tutarlı bir teorik çerçeve olmayınca, Türkiye içinde PKK gibi örgütlerin çıkması da engellenememiştir. Fakat, unutlmamalıdır ki, kendisinden sonra gelenlerin gafleti/ihaneti ne kadar büyük olur ise olsun Atatürk'ün attığı temel güçlü olduğu için 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Lice askerlik şubesinin önünde yüzlerce insan askere gitmek için silâhları ile sıraya girmiş, Gaziantep'te tek varlığı olan atlı arabası bir tankın altında kalınca kendisine atın ve arabanın parası ödenmek istenen yaşlı Kürt amca bir yandan ağlarken bir yandan da tankçı üsteğmene "Sen savaşa giderken, atımı ezdin diye bana para vermeye çalışıyorsun, ben bu kadar alçak mıyım ki bu parayı vermeye çalışıyorsun?" diye Kürtçe bağırmıştır. 1975-1980 arasında Mamak'ta ülkücü arkadaşlarını ziyaret eden ülkücüler arkadaşlarını anneleri ile Kürtçe konuşurken az mı duymuşlardır?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Sen giderken gözlerim dopdoluydu
Ve yağan yağmurla caddeler ıslak
Yokluğundan bir rüzgar esti hazin
Teselliler döküldü yaprak yaprak
Gökyüzünde bir bir söndü yıldızlar
Bir karanlık geldi gittiğin yerden
Ümitlerim vardı tesbih misali
Sen giderken dagilıverdiler birden
Bir kuş giderken neler götürebilir ki yanında?
Oysa bir sevgili giderken pek çok şeyi alıp gitmiştir.
Utangaç ilk dokunuşları,
akşam vakti sinema çıkışında yağmura yakalandığınızdaki sarılmaları,
kimi sayfalarındaki satırların altı çizili şiir kitaplarını,
telefon konuşmalarındaki ağlayışlarını,
soğuk bir havada boynuna doladığın ve onun kokusu
Sen, en sakındığın yerlerine iğneler batmasının ne demek olduğunu bilir misin?
Daha kanayacak bir yerinin kalmadığında, başkalarının giderken açtığı yaraları, kendi kendine bağlayacak gücü bulamamayı?