Hani padişahın biri keyifsiz düşmüş de, hem gamsız, hem fıkara öylesine birinin gömleğini giyerse şifa bulur demişler. Aramışlar, taramışlar, hem fıkara, hem dertsiz adam bulamamışlar. Bulunur mu? Ama ümitlenmiş, aramışlar. Bir gün adamın birine bir köylük yerde rastlamışlar. Herif hem türkü söyler, hem çapa çapalarmış, doncak.
- Sen kimsin? demişler.
- Na! demiş, şu ağaç altında uyku kestiren herifin uşağıyım.
- Nerede yatarsın?
- Samanlıkta.
- Ne yer, ne içersin?
- Bey ne verirse.
- Ne verir?
- Kuru ekmekle soğan…
- Hiç dertlenir misin?
- O da neye?
- Yani ya, kederlenir misin?
- Bilmem öyle şey, demiş, ben cahilim.
- Hah, demişler, aradığımız adam!
- Aman biz de seni arıyorduk. Versene şu gömleğini bize, sana bir kese altın verelim.
- Gömleğim yok ki…
Ne anlattığını ve ne anladığımı yazıyorum. "Baba, içeriğini niye yazdın?" diyenler okumasın, geri zekalılar ile uğraşamam.
Garip, bir üslup ile başladığında sıkılmıştım kitaptan. "Sanırım boşuna okuyacağım." falan diyordum. Kendisinin de söylemiş olduğu ve hatta kitabın ismine de sahip olan bir argosu varmış. Muhtemelen öyle
SORUNUN ESARETİ...
Yağmurun sesinin içimin tellerini ıslattığı bu günde yapacak hiçbir şey yok ne yazık ki. Şöyle nette bir sörf yapayım dedim, içim daha da karardı. Dünyanın her yanı savaş tehdidi altında, bir yerlerde barış anlaşmaları, diğer tarafta savaş anlaşmaları. Arada kalanlar ise maalesef ölüm yolcuları. Ülkemize sığınmış bulunan
Kocaseyit'in Hiç Bilinmeyen Anısı...
Köyünde herkes onu öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi
13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı,
yeniden evlenmiş olabilir.
Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır.
Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası
Evet, sevgili insan, sen kimsin ki Tanrı'yla çekişmeye kalkışıyorsun. Hiç eser kendisini yapan ustayla beni niçin yapıyorsun diye konuşur mu? Aynı topraktan bir çanağı güzel, bir diğerini değersiz yapmak çömlekçinin elinde değil midir?