Yolda olmanın en garip hållerinden biri hayat gibi bir adım sonrasını bilmeden gitmektir. Yaşamak gibi bir şey; sen ne kadar plan yaparsan kader diye bir sırrın içinde bir nefes sonra ne olacağını bilemiyorsun ya, işte yol da tam onun gibi onlarca rota çiziyor, kendince planlar yapıyorsun ama bilmiyorsun ki karşına neler çıkacak. Benim için de her seferinde böyle oluyor işte. Kaçtığım soruların cevaplarını hiç bilmediğim şehirlerde hiç tanımadığım insanlardan öğreniyorum. Kaçmak istesem de yine onlara varıyorum işte. Demiştim; insan derdinden kaçsa bile kendinden kaçamıyor
YOLDA OLMANIN EN GARİP HÂLLERİNDEN BİRİ hayat gibi, bir adım sonrasını bilmeden girmektir. Yaşamak gibi bir şey; sen ne kadar plan yaparsan kader diye bir sırrın içinde bir nefes sonra ne olacağını bilemiyorsun ya, işte yol da tam onun gibi onlarca rota çiziyor, kendince planlar yapıyorsun ama bilmiyorsun ki karşına neler çıkacak.
Nesil yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Neden benim gibi yapmayı öğrenmiyorsun? "Sen ne yapıyorsun ki?" "Kimseden hiçbir şey beklemiyorum.Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum."
Sayfa 47
şöyle bir şeye mazhar olsak..
Bunu okuyan kişi; Seni tanımıyorum. Şuan kimle, nerede, ne yapıyorsun bilmiyorum. Ama tek bildiğim; bu dünyada yaşayan diğer herkes gibi canını sıkan bazı şeyler olduğu. Birincisi; yaşadığın her neyse, o şeyin geçeceğini unutma. İkincisi de; her zaman değerli olduğunu bil. Son olarak, şunu da unutma; sen neleri atlatmadın ki ?
-Neden benim gibi yapmıyorsun. -Sen ne yapıyorsun ki? -Kimseden hiçbir şey beklemiyorum, böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum.
"Neden benim gibi yapmayı ögrenmiyorsun?" "Sen ne yapıyorsun ki?" "Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
Reklam
En uzun alıntım olabilir ama kalbimi yormasından daha uzun değil…
“Bana berbat bir sürprizler yumağı olmaktan korktuğunu söylemiştin, hatırlıyor musun?… Değilsin. Ama seninle birlikte olmak, muazzam bir manzaranın parçası olmak gibi. Ormandasın sanıyorsun ama bir anda değişiyor, çayıra dönüyor, ya da yağmur ormanına, buz uçurumlarına. Hepsi çok güzel ama bir o kadar da yabancı, elinde harita yok, bir ortamdan diğerine nasıl bu kadar hızlı geçtiğini anlamıyorsun, bir sonraki dönüşümün ne zaman olacağını bilemiyorsun, üstünde hiç araç gereç yok. Yürüyorsun sen de, karşına çıkana uyum sağlamaya çalışıyorsun ama ne yapacağına dair en ufak bir fikrin yok, ara ara hatalar yapıyorsun, kötü hatalar. İşte bazen böyle geliyor bana.” Susuyorlar. “Yani esasında bana diyorsun ki sen Yeni Zelanda’sın.” Jude’un şaka yaptığını bir saniye sonra anlıyor, anlayınca da rahatlayarak, kederlenerek kahkahayı basıyor, Jude’u kendine çevirerek öpüyor. “Evet” diyor “Evet, Yeni Zelanda’sın sen.”
Sayfa 615 - Doğan kitapKitabı okudu
Sorun çıkmasın diye susuluyor ama can çıkıyor sonra!
Deprem zamanında aile apartmanının çatılı park ve oturma yerinde 9-10 aile birlikte kalmıştık. O durumda ve o kadar zamana rağmen bizleri ev sahibi, kendilerini hâlâ misafir sanan bazı dayımgiller vardı. Bu farkı rahatsızlık olarak algılamayın. Fazla rahatlıktan geliyordu. 6-7 ay geçince bazıları evlerine geçti, evi yıkılanlar da çatı altında
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.