Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.31
Şenay U.
Şenay U.
@senays_bookjourney
Dünya’nın sana ne kattığı önemli değil, senin dünyaya ne kattığın önemli
Okul Öncesi Öğretmeni
Samsun
36 reader point
Joined on December 2019
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Konusu: Monte Carloda bir otelde çalışan kadın karakterimiz, işvereni Van Hopper sayesinde Bay de Winter’ la tanışır ve evlenir. Manderley malikanesinin bayan de Winter’ i olarak her şey çok güzel başlar. Ama malikaneye gittiğinde hiçbir şey güzel gitmiyor. Çünkü trajik bir kazada ölen eş Rebecca her yerde ölü olsa da karşısına çıkıyor. Malikane çalışanları unutulmayan eski sahibelerini yani Rebeccayı sürekli yeni gelinin gözüne sokuyorlar. Ayrıca komşular da aynı şeyi yapıyor. Rebecca şöyle güzeldi, şöyle yapardı,böyle yapardılarla kızı sürekli kıyaslıyorlar. Kızımız karakter olarak Rebeccanın tam tersi. Sesini çıkaramıyor. Özellikle hizmetçi Mrs. Danvers evin sahibi gibi davranıp kızımızı sürekli ezikliyor. Kızımız da ondan çok korkuyor. Bu şekilde kitap ilerlerken (orada epey bir şok oldum. )hiç beklenmeyen bir olay gelişiyor.
Kitabın kapağını gördüğümde ilgimi çekmişti. Konusunu okuyunca da hemen kitaplığıma ekledim. Diline bayıldım. Kurgusu mükemmeldi. Yazarın doğa ve insan betimlemeleri çok etkileyiciydi. Özellikle Manderley’ i anlatırken orada yaşamış gibi hissettim. Karakterin kitabın sonlarına kadar bir adı yok. Kocasının soyadıyla anılıyor. Bunun sebebini anlayamadım. Çok güzel gotik ve psikolojik gerilim kitabıydı. Kesinlikle tavsiye ederim.
Kitap Hülya Koçyiğit, Edis Hun filmi havasıyla yani Yeşilçam tadıyla başladı. Jerome babası öldükten sonra annesi ile birlikte Normandiya, ya dayısına gider. Kuzeni Alissa’ya aşık olur. Alissa da ona ama her ne kadar Jeromu sevse de ilahi aşk giriyor aralarına. Jerome kitap boyu aşkı için çabalıyor. Hatta bir ara Alissa’nın kız kardeşi ile evlendirme çabaları hüküm sürse de Jerome bunu kabul etmiyor. Aslında kavuşmaları kolay görünüyor olsa da Alissa ilahı aşkı seçiyor. Kitap ilk Jerom’ un gözünden anlatılıyor. Daha sonra Jerome ile Alissa’nın birbirlerine mektupları ile devam ederken, sonunda da Jerome Alissa’nın günlüğünü okuyor.
SPOİLER
Kitap boyunca Jerome’a üzüldüm. Alissa’nın gel gitleriyle manipüle oldu durdu. O dar kapıyı seçmeyecektin Jerome. Alissaya gelirsek erdeme ulaşmak için çokta gereksiz bir şekilde ölüme doğru gitti.Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kendisi Nobel edebiyat ödülü bir yazarmış. Kitabın konusu kendinde de izler taşıyormuş.
Konusu: Altı aydır evli olan Ethan ve Tricia emlakçıları Judy’nin onlar için bulduğu Westcherdeki eve doğru yola çıkarlar. Eve vardıklarında Judy’i bulamazlar. Kar fırtınası çıkmıştır ve evde mahsur kalırlar. Telefon da çekmediği için kimseye ulaşamazlar. Tipi sinene kadar ordan çıkamazlar. Tricia evde oyalanmak isterken evin eski sahibi 4 yıldır kayıp Dr. Hale’ nin hastalarıyla olan görüşme ses kayıtlarını bulur ve eşinden gizli dinlemeye başlar. Dinledikçe iş daha da karmaşıklaşır.
Yazarın Hizmetçi ve Hizmetçinin sırrı adlı kitaplarını bayılarak okudum. Bu kitabı da keyifle okudum. Akıcı, merak uyandırıcı, gerilim doluydu ama ters köşe yapmak için fazla zorlanmış gibi gelse de yazar ne yazsa okurum diyenlerdenim. Bir de o final neydi öyle demeden geçemeyeceğim. Keyifli okumalar…
Reader Follow Recommendations
Mustafa Güzelgöz adında Ürgüpte bir kütüphaneci, kimse kütüphaneye gelmediği için eşeklerle köy köy dolaşıp köy halkını kitaplarla buluşturmuş. Özellikle kitapların kadınları ve kız çocuklarına ulaştırmak istemiş. Köylüyü kalkındırmak için bir çok girişmelerde bulunmuş. Maalesef ki zorla emekli olmaya sevk edilmiş. Kitapta bir de Türk Yunan dostluğu işlenmiş. Fakir Baykurt’un gerçek bir hayatı kaleme aldığı bu kitabı, kitap sevmeyenlerin bile muhakkak okuması gerektiğini düşünüyorum. Bu kitapla keşke daha önce tanışsaydım. Keyifli okumalar….
Eski günahların gölgeleri uzun olur..”
... Hintli bir terzi, filin dişine bir iğne batırmış... Hayır dişine değil, hortumuna. Tabii, hortumuna ya. Aradan birkaç yıl geçmiş. Fil, adamı tekrar görünce hortumuna su çekerek onu baştan aşağı ıslatmış. Çünkü terzinin kendisine yaptığını unutmamış. İşte, işin can alıcı noktası da bu. Filler de hatırlar.
Kendisinin övülmesini sevmeyen polisiye yazarı Ariadne Oliver istemeye istemeye bir yemeğe katılır. Bu yemekte Burton-Cox isimli kadın yazarın isim anneliği yaptığı kızın oğluyla evlenmek üzere olduğunu ama bu kızın yıllar önce, ailesinin neden öldüğünü ona sorar. Bayan Oliver bu soruya karşı çok sinirlenir. Kadının yanından bir şekilde ayrılıp soluğu dedektif Hercule Poirot’un yanında alır. Ona bu durumu anlatır. Beraber bu olayı çözmek için araştırmaya başlarlar. Bayan Oliver, Fillerin hafızalarıyla ilgili hikayeden yola çıkarak, ölen karı kocanın çevresindeki kişilerle iletişim kurmaya başlar.
Kitap çok akıcıydı. Sayfalar aktı gitti. Olay örgüsü mükemmeldi. Olayın intihar olmadığı dedektifin yakaladığı ipuçlarıyla ortaya çıktı. Yazarın diğer kitaplarında katili bulmak zor ama bu kitapta kolayca buluyorsunuz yine de bu benim heyecanımı asla bitirmedi. Son sayfasına kadar heyecanla okudum. Keyifli okumalar….
Murat Terlemez, kitap, makale, tez ve elektronik yayınlardan tarayarak oluşturduğu bu kitabında, Antik Çağ medeniyetleri, Antik Çin medeniyeti, erken dönem Orta Asya Türkleri, Mezoamerika medeniyetleri (Maya, Aztek, Eskimo, Aborjin, Maori), Antik Grek, Antik Roma, Antik Japonya ve Arap Yarımadası ile Orta Çağ medeniyetleri; Keltler, Galler, İrlanda ve İtalya'da futbolun doğuşu ve kültürünü konu edinmiştir.(arka kapaktan)
Yazar Murat Terlemez’in okuduğum 4. Kitabı. Kalemini sevdiğim için hemen çıkan 3 kitabını da aldım. Araştırma türünden okuduğum ilk kitap. Her ne kadar futbolu çok sevmesem de eskileri merak ettiğimden kitabı severek okudum. Zaten çok akıcı. İçindeki bilgiler, konuyla ilgili resimlerle de pekiştirilmiş. Bu tarza ilgi duyanlar kesinlikle okusun derim. Keyifli okumalar…
Şermin Yaşar roman mı yazmış? Hemen almalı diyerek çıkar çıkmaz aldım. Kendisi inanılmaz güzel çocuk kitapları ve öykü kitapları yazıyorken, roman da yazarak kalemini seven okuyucularının gönlünü fethetmiştir.
Bir aile düşünün. Yaşlı bir baba Üç erkek kardeş ve eşlerinden oluşuyor. Anneleri sizlere ömür. Dışarıdan baktığında birbirine bağlı oldukları görünen, her Cuma aile yemeğinde buluşan, ama herkesin bir sırrı olan bir aile. Bölüm bölüm karakterlerin ağzından okuyarak sırları öğreniyoruz. Ölen anneleri de çocuklarının kaderlerini öyle beter şekillendirmiş ki burada anlatamayacağım. ( Bir bölümde kendisi de dile gelmiş, anlatıyor hikayesini ) Anlayacağınız, Şermin Yaşar yine yapmış yapacağını, çevremizde belkide içimizde olan Türk aile yapısını çok iyi gözlemleriyle bizlere aktarmış. Kitap 200 sayfa ve bir kaç saatte akıp gider.Kitabı okurken hem gülüp, hem düşünüp hem de inanılmaz duygulanıyorsunuz. Bu kitaba öyle şeyler yazılır ki okuyacakların hevesini kaçırmamak adına burada bitiriyorum.Keyifli okumalar……
Sanki tüm hayatım boyunca, yanlış melodiyle dans etmiş gibiyim''
“Hiçbir şey her şey demektir! Güçlenmek istiyorsan, önce köklerini hiçliğin derinlerine gömmeli ve en yalnız yalnızlığınla yüz yüze gelmeyi öğrenmelisin.”
“Belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz. Ama daha
derinlere inin, sonunda sevdiğinizin onlar olmadığını
En son ne zaman baktın kedi gözlerinle?
Dünyayı çevreleyen her şeye iliştirdin mi gözlerini?
Daha huzurlu, cesaretli ve sevgi dolu bakabildiğin oldu mu hiç hayatta?
Tavırlarına yansıdı mı rengarenk gözlerinin bakışları?
Şimdi farklı görme ve patileme zamanı
Hayatının rengarenk tonlarını!
Sakinliğin seni daha güzel kılardı bu hayat karşı
Belki de kaybettiklerin sakin kalamayışındandı.
Artık sakin kalma vakti,
Sakinlik seni çok güzelleştirecek!
Merhaba #kitapseverler bugün Kalemini sevdiğimiz yazar #muratterlemezin sen bir şey değilsin her bir şeysin tadında Tüylü perdeleri inmesin kedi gözünün adında yine çok naif bir kişisel gelişim kitabıyla kitabıyla geldim.
Kitapta kedilerin gözleriyle bakış açısıyla bize sesleniyor yazar. Kedilerin göz renginden ne anlamlar çıkartıyor bizlere..
Lacivert göz özgüven, başarı, sorumluluk, düzen
Gri göz tarafsızlık, karakterin,olgunluk gibi…
Ayrıca renk renk sokaklar var kitapta.
Ben yeşil gözlerdeki sakinliği seçtim. Siz bakalım hangi rengi seçeceksiniz? Kedi bakışıyla hayata bakmak isteyenler bu kitabı muhakkak okusun. Keyifli okumalar….
Joanna ve eşi Walter ,Stepford Kasabasına taşınırlar. Kim ve Pete adında ili çocukları da vardır. Joannna buraya güzel hayallerle gelir ama burada yaşadıkça, çevreyi tanımaya başladıkça kasabadaki kadınların he zaman evde çocuk bakımı, temizlik ile ilgilendiğini kendilerine zaman ayırmadıklarını görür. Joanna kasabada kendi gibi olan iki kadınla tanışır. Onlarla kasabadaki diğer kadınları kendileri gibi olmaları için teşvik etmeye çalışsalar da başarılı olamazlar . Kasabada da bir erkekler klübü vardır. Kocası Walter da gelir gelmez buraya üye olur. Walter buraya Başta orada neler olduğunu öğrenmek için klübe üye olduğunu söyler ama zamanla Walter klübe gitmeyi sıklaştırmaya başlar ve Joanna’ yal fikirleri çelişmeye başlar.
Türü bilimkurgu olan kitabın anlatımı çok yalın, bir kaç saatte okunulacak bir kitap, her ne kadar basit gibi görünse de yazar çok anlamlı bir konuyu işlemiş. Yalnız kitabı bitirdiğimde kafamdaki soru işaretleriyle kaldım. Oraya taşınan her kadın 4 ay sonrasında değişiyor ve kocasının kölesi oluyor. Neden 4 ay ve ne oluyor da kadınlar birden değişiyor? O kısım açıklanmamış ve okurken gerçekten gerim gerim gerildim. Keyifli okumalar…
İki yıl önce ailesi katledildiğinde Teddy Clock ölümden kıl payı kurtulmuştur. Şimdi, on dört yaşında evlatlık verildiği aile de öldürülünce gidecek yeri kalmaz. Dedektif Jane Rizzoli Teddy’yi korumaya karar verip olayı araştırmaya başladığında, rastlantı gibi görünen bu iki olayın bir katilin amansız hedefinin parçası olduğunu keşfeder.
Jane, Teddy’yi, onun gibi ailesini kaybetmiş çocukların eğitim aldığı Evensong yatılı okuluna gönderir. Jane, gözlerden uzakta, korunaklı bu okulda tanıştığı Will Yablonski ve Claire Ward adında iki öğrencinin de çok benzer hikâyeleri olduğunu öğrendiğinde, katilin birden fazla kişinin peşinde olduğunu anlar.
Jane Rizzoli ile Adli Tabip Maura Isles güçlerini birleştirip bu çocukları korumaya çalışırlar. Jane üç çocuğun arasındaki bağlantıyı bulup
katili durdurmak zorundadır.
Tess Gerritsen başarılı bulduğum bir polisiye kitabı yazarı. Bu kitapta da gerilim, heyecan, merak dolu doluydu. Kurgusu muazzamdı. Ve ters köşe oldum. Daha önceki Mefisto klübü kitabı ve Buz gibi soğuk kitabındaki karakterler tekrar bu kitap yer aldığı için bu serinin sırayla okunması gerektiğini düşünüyorum. Ben en son çıkan dinle beniyi bu kitaptan önce okuduğum için kafa karışıklığı yaşadım. Polisiye sevenler bu seriyi kaçırmasın derim. Keyifli okumalar……
Konusu: Bu kitapta Kuru kız adında birisi var. Bizim toplumda malum evlenmeyen kadınlara evde kalmış olarak söylenen, namı-diğer isim kız kurusudur ama mahalle halkı yüzüne bunu söyleyemedikleri için kuru kız diyorlar. Kuru kız 10 yaşında annesini kaybediyor , sonrasında hasta babası ve kardeşiyle yaşarken evin annesi o oluyor. Görüntüsünün çirkin olması nedeniyle hor görülüp, aptal olduğu düşünülüyor. Kuru kızda bu durumu kendine bir savunma mekanizması olarak kullanıyor ne kadar akıllı olsada, bunu kimseye çaktırmıyor. Ailesi için yaşamaya devam ediyor. Kendi hayatını hiç yaşayamıyor. Babasının eski evinden hiç dışarı çıkmayan kuru kız, teknolojinin hayatlarına girmesiyle akıllı telefonla dünyayı tanımaya başlıyor. Zamanla babası ve kardeşinin de ölümüyle Kuru kız kendi hayatını yaşayabilmek için Dünyanın sonundaki şehre gidiyor.
Ayfer Tunç’un kalemini seviyorum. Bu okuduğum 7. Kitabı. Türk toplumunu çok iyi gözlemleyip çokta güzel yansıtmış kitabında. Akıcı çok kolay okunabilecek bir kitap. Okunmayacak bir kitap olarak görmüyorum ama bana diğer kitapları gibi geçmedi. Yani diğer kitaplarının verdiği hissi alamadım diyelim. Keyifli okumalar…
12 Eylül’ün gölgesinde boğulan bir aşk hikâyesi... Yaşamın kıyısında seyirci olmaktan öteye gidememiş bir erkek... Birbirinin ışığıyla kamaşan iki ayna arasında parçalanan bir kadın... Başkasının gözünde nasıl göründüğünü, iki günlük üzerinden anlatan deneysel bir çalışma.
Ayfer Tunç’un daha önce 5 kitabını okudum. Kalemine aşinayım. Bu kitabı da adı ilgimi çektiği için alıp okumak istedim. Kitabı açıp okuduğumuzda yanlış basıldığını düşünüp, iade etmek istiyorsunuz ama aslında sol sayfaların erkek karakterin gözünden sağ sayfaların ise kadın karakterin gözünden anlatıldığını görüyorsunuz. Kitap günlükler üzerinden ilerliyor. Sade akıcı bir dil olduğu için bir günde okuyabileceğiniz bir kitap. Ayrıca içinde aşk acısı, yaşanan pişmanlıklar, yalnızlık, aile travmaları var. Yaşanan bir olayı iki farklı karakterin gözünden farklı şekilde okuyup, bakış açılarına göre nasıl şekillendiğini görüyorsunuz. Ayfer Tunç insan psikolojisini ve ruhunu derinden işleyen bir yazar. Kesinlikle tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
Masumiyetin bir rengi var mıdır?
Ya ruhların?
Peki papağanlar bize ne fısıldar?
Uzakların Şarkısı, karlı bir kış sabahı, Kars’a giden Doğu Ekspresi treni ile başlayıp 18. yüzyıl İstanbul’una uzanan ve turuncu bir yağmurla ışıldayan bir Kaan Murat Yanık romanı.
Başına gelen felaketleri unutmak ve hayalini kurduğu kitabı yazmak umuduyla Kars’a göçen Bünyamin, bu şehrin ücra bir köşesinde Besti Nine ile tanışacak ve bir müddet sonra bu kadının canı pahasına sakladığı yüzlerce yıllık sırrın peşine düşecektir.
Bu yakıcı sırrın kanatları, Bünyamin’i evvela Hindistan’daki düş sarayına, oradan İstanbul’un efsanevi günlerine; Galata Kulesi’nin altındaki dehlizlere, güzellerin salındığı bahçelere, ruhların alınıp satıldığı evlere, bilinçaltı sularına, isyan planlarına, saray entrikalarına ve aşkın manasının yeniden keşfedildiği sonsuz anlara savuracaktır. Gülbadem, Zencefil, Fülfül, İpek Böceği, Ruhsar, Sunullah Efendi, Fıstıkçı Şahap, Feylesof ve daha niceleri…(Arka kapaktan)
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Kitapla ilgili fazla detay vermek istemiyorum. Okurken adeta Hindistan’dan Osmanlı’ya doğru bir masal diyarına gidiyorsunuz. Tıpkı bir zaman makinasında yolculuk yapıyor gibi hissediyorsunuz. Keyifli okumalar…
“Keşke hayat, birden fazla cevabı olmayan matematik formülleri gibi olsaydı.”
"Bir kadının ne yapması gerektiğini bildiğini sanan bütün erkeklere duyduğu kızgınlığı kafasından atamıyordu. "
“Bir daha yaşayabilmek için iki kere ölen benim."
Her şey, usta bir avcı olan Leon Gott'un, evinin garajında ölü bulunmasıyla başlar. Dedektif Rizzoli ve Doktor Isles bu esrarengiz ölümün detaylarını araştırdıkça aralarında benzerlikler bulunan diğer vakalara ulaşırlar. Nihayetinde, yaptıkları araştırma onları altı yıl önce bir safari sırasında Afrika'da işlenen turist cinayetlerine kadar götürür.
Gözü pek ikilinin, katliamların ardındaki sır perdesini kaldırmak için o lanetli safariden kurtulabilen tek kişiye, Millie Jacobson'a ulaşmaları gerekir. Ancak genç kadın hâlâ tehlikede olduğunu düşünmektedir ve hayatta kalma mücadelesi vererek geçirdiği günleri hatırlamak istemiyordur. Bu yüzden Rizzoli ve Isles için, Millie'yi ikna etmek ve bu sıra dışı cinayetleri aydınlatmak düşündükleri kadar kolay olmayacaktır.
Çok sevdiğim bir serinin 11. Kitabı. Heyecan aksiyon gerilimin bol olduğu bir kitap. Okudukça okuyasınız geliyor. Açıkçası Afrika’da geçen bölümleri öyle keyifle okudum ki Maura ve Jane’ in ne yaptıklarını merak etmedim desem yeridir. Kurgu çok detaylı işlenmişti. Katilin tahmin ettirdikleri kişi olmadığını çözdüm ama yine ters köşe yaptırdı yazar. Katili asla bulamayacaksınız diyerek, her ne kadar sıra ile okunmasa da olur dense de, özellikle bu kitapta yazarın ilk iki kitabından bahsettiği için sırayla okunmalı diyenlerdenim. Polisiye sevenler muhakkak bu seriyi okusun. Keyifli okumalar…..
“Sadece görmek istediklerimizi görürüz. İnsanlarda, hayatta… Görmek istediklerimiz bir seçimdir ve dünyaya ne verirsek karşılığında onu alırız. Ancak büründüğümüz kıyafetlerden ve taktığımız maskelerden sıyrılırsak gerçek ruhumuzu ortaya koyabiliriz.”
“Tıpkı bir kelebeğin dokunuşu gibiydi.”
“Hangi kız göğüs kafesinde sürekli çığlık atan bir kalp
“Hal, Dünya kartında annesini görmüştü çünkü annesi onun dünyasıydı.”
“Çocukların evliliğin ataerkil prangasının asma kilidinden başka bir şey olmadığını söylemişti.”
️Konusu: Tarot kartlarıyla fal bakarak geçinen Hal, bir gün evine gelen gizemli mektubu açar ve büyükannesinden, yüklü bir mirasın ona kaldığını öğrenir. Tam da paraya en çok ihtiyaç duyduğu anda. Yalnızca tek bir sorun vardır, Hal’ın iki büyükannesi de hayatta değildir. Yani mektup yanlış kişiye gelmiştir. Hal yine de bu parayı elde etmenin bir yolunun olup olmadığını düşünür. Falcılık mesleği sayesinde, karşısındakini neredeyse bir bakışta çözebileceği yetenekler kazanmıştır. Belki bu insanları da kandırabilecektir. Cenazeye, olmadığı biriymiş gibi katılan Hal, kısa sürede mirasın etrafında tuhaf şeyler döndüğünü keşfeder. Fakat bu gizemli ailenin nasıl yalanlar söylediğini öğrenmesi için önce kendi yalanlarına sıkı sıkı tutunmak zorundadır. ( Arka kapaktan)
️Yorumuma gelecek olursak:
Gizem ve gerilim dolu malikâne romanlarını çok sevdiğim için kitabı ilgiyle okudum. Yazarın da okuduğum ilk kitabı. İlk kısımları biraz durağan gitti, sırlar tabi ki öyle hemen ortaya çıkmıyor. Kafamda türlü senaryolar döndü ama sonuç tahmin ettiğim gibi değildi. Ana karakterimiz Hall malikanede ipuçları peşinde kafasındaki soru işaretlerini çözmeye çalışırken, kitap boyunca o kadar üşüdü ki bende onunla üşüdüm diyebilirim. Ne yapayım ben bir türlü ısınamadığım malikaneyi bile dedim ama başka türlü de ısınılmazdı oraya. Neyse sözü fazla uzatmadan, ipucu da vermeden kitabı tavsiye edip kaçayım. Keyifli okumalar….
