Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçi Seni Dışı Beni Yakar...
🪼🪼🪼 “ Dışardan bakınca insanlar bedeninizi, atomlar ve hücrelerin birleşmesiyle şekillenmiş kütlenizi görürler. Ancak sizin için derinlerde bir yerlerde yeni bir “BÜYÜK PATLAMA” gerçekleşmiştir. Kaybolmuş, parçalara ayrılmış, sonsuz karanlık uzayın içinde evrene yayılmış hissedersiniz kendinizi! “ 🪼🪼🪼
Geceleyin otobüste ne yana gittiğini şaşırır insan Ne zaman geceleyin düşşem yollara Göz uykulu, ben uyanık Ne zaman camdan baksam karanlık Yüreğim sıkışır, aklım karışır Senden uzağa mı, sana doğru mu gidiyorum Bilemem... Bir telaş alır beni, korkarım Yaklaşmaya çalıştıkça mesafeler uzar diye Karanlıklar düşlerimi bozar diye, korkarım Söyleyemem Bir ışık görünür çok uzaklarda Dağ başında birinin penceresi mi Hasta mı var evde? Sevinçten uykuları kaçmış biri mi? Neden yanar o ışık? Güneşi mi bekler? Seni mi? Bilemem Kuşkular kemirir yüreğimi Tek bekleyen ben değilsem Ölmek isterim Ölemem.
Yıldız Kenter
Yıldız Kenter
Reklam
Oldukça uzun bir süre duraksadı. Bakışlarındaki bir şey nefesimin kesilmesine sebep oluyordu. Derin bir nefes aldı. “Seni seviyorum, Sarah.” Nefesim o an durmuştu. Onu doğru duyduğumdan emin değildim. “Seni çok seviyorum,” dedi. Gözleri dolmuştu. Ağlamaya başladım. “Seni seviyorum,” dedi bir kez daha yumuşacık sesiyle, gözyaşlarımı silerek. Ardından beni öptü. Bu noktada benim de ona seni seviyorum demem gerektiğini biliyordum. Ama konuşamıyordum bile. Kulaklarıma inanamamıştım. Sarhoş gibiydim. Büyülenmiştim. Öpüşüne tutkuyla karşılık verip bacaklarımı ona doladım. İçimi doldurmasını istiyordum. İçime girdiğinde ikimiz de zevkten inledik. “Seni seviyorum,” dedi boğuk sesiyle.Konuşmak için ağzımı açtım ama hiçbir şey söyleyemiyordum. “Canını yakıyor muyum?” diye sordu. Başımı iki yana salladım. içimde gidip gelirken dudaklarımdan öptü. Elleriyle sırtımı ve kalçamı okşuyordu. Bedenlerimiz birlikte ritim tutmaya başladığında haz, sevgi ve saf mutluluktan başka hiçbir şey hissetmez oldum. Yaralı vücudumun hissedebileceği tüm acılar yerini zevke bırakmıştı. Kendimi sevinç­ ten sarhoş olmuş gibi hissediyordum. “Seni seviyorum,” dedi vücudu arzuyla sözcüklerine vurgu yaparken. “Ah, Jonas.” Nefesim kesilmişti. “Ben de seni seviyorum.”
Sayfa 87
"Keşke kemoyu bir deneseydin, Baba," dedim. Baba anahtarı cebine soktu, beni yağmurdan kurtarmak için, binanın çizgili tentesinin altına çekti. Sigarayı tutan elini göğsüme dayadı. "Bas! Ben kararımı verdim." "Peki ya ben, Baba? Ben ne yapacağım?" Gözlerim doldu. Yağmurdan ıslanmış yüzünü bir tiksinti yaladı. Çocukken düştüğüm, dizlerimi paralayıp ağladığım zaman yüzünü kaplayan anlamın aynısıydı. Bu ifadenin nedeni, ağlamamdı; şimdi de öyle. "Yirmi iki yaşındasın, Emir! Koca adam oldun! Sen..." Ağzını açtı, kapadı, bir daha açtı. Söyleyeceklerini kafasında evirip çeviriyordu. Tepemizde, yağmur damlaları çadır bezinden yapılma tenteyi dövüyordu. "Sana ne olacağını soruyorsun, öyle mi? Bunca yıldır bütün çabamın, sana öğretmeye çalıştığım her şeyin tek amacı, seni bu soruyu asla sormayacak biri yapmaktı!"
Yumuşak dudakları ensemden aşağı doğru, çıplak omuzlarıma kadar indi. Kollarıyla bedenimi sarmıştı ve elleri göğüslerimin üzerindeydi. Bir an için arkamda arzuyla titrediğini hissettim. Benim de ondan farkım yoktu. Sırtımın üzerine uzandım ve hemen sertleşmiş göğüs uçlarımı emmeye başladı. Ardından boynumu, kulağımı, dudaklarımı... Eliyle yüzümü okşarken dili ağzımın içine girmişti. Aman Tanrım, alev almıştım. Lavaboda hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmeden önce, artık öleceğimden emin olduğumda ne düşünmüştüm? Jonas’ı sevdiğimi. Beynimin o an üretebileceği en savunmasız, ham ve hayati düşüncelerin arasında Jonas’a olan sevgim sarsılmazdı. “Sarah,” dedi nefes nefese beni öperken. “Seni kaybedeceğimi sandım,” Duygu selinde boğuluyordu. “Sarah,” dedi yeniden. “Seviş benimle.” Tereddütle geri çekildi. “Doktor üç günden sonra seks yapabileceğimi söyledi,” diye ona güvence verdim. Pekala, teknik olarak doktora ne zaman yeniden seks yapabileceğimi sormamıştım. Ama Dr. Sarah buradaydı ve bir sorun olmayacağını söylüyordu. Kendimi sağlığıma kavuşmuş hissediyordum ve onu içimde istiyordum. Ona ne kadar mümkün olabilecekse o kadar fazla temas etmek istiyordum. Tanrı aşkına, adam az Önce benim her bir parçamı sevdiğini söylemişti ve içim birdenbire bunu kanıtlaması için arzuyla dolup taşmıştı. Yüzüme dokundu. “Canını yakmak istemiyorum.” “Ağırdan alabilirsin.”
Sayfa 86
-Bu Nasıl Sevda- Şiiri (Nazmi Alper Tanrıverdi)
Küllenen ateşi üfleyip yaktın, Sular gibi çağlayıp gönlüme aktın, Önce elimden tutup, sonra bıraktın, Bu nasıl sevdadır bilemiyorum. Gözlerime bakıp da anla, demiştin, Seviyorum seni canla, demiştin, Hasretin gözlerimde damla, demiştin, Bu nasıl sevdadır bilemiyorum. Ardına bakmadan çekip de gittin, Beni kaderimin ağına ittin, Hani gönül kapıma sen bir kilittin! Bu nasıl sevdadır bilemiyorum. Bıraktın ellerimi; bak, ellerim boş kaldı, Dün gülen gözlerimde şimdi artık yaş kaldı, Bağrıma basacağım elimde bir taş kaldı, Bu nasıl sevdadır bilemiyorum.
Sayfa 188 - Ay YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayır, anlamıyorsun, çünkü bu senin başına gelen bir şey değil ve beni kimse anlayamaz. Seni suçluyor değilim.
Koridor Yayıncılık
..kimse için "En sevdiğim" ifadesini kullanmıyorum.Bu his gitti.
Pandemi döneminin getirdiği güzelliklerden biri de
Neslihan Nur Türk
Neslihan Nur Türk
hocayla yaptığımız uzaktan derslerdi... Dersin birinde bı arkadaş 'en sevdikleriniz sizi de üzüyor mu,bununla nasıl baş ediyorsunuz'nevinden bir soru ve yakınma yöneltmişti..(soruyu ve kurduğu cumleleri net hatırlamıyorum ama Neslihan hocanın yanıtını harfi harfine kaydetmiştim) Cevaben dedi ki; "En sevdiklerim beni çok çok üzdü evet... Bunun üstesinden gelemedim. O üzüntüleri dibine kadar yaşadım. Sonra kalbim, insanlardan uzaklaştı. Allah'a yaklaştı. Artık kimseden bir şey beklemiyorum. Ve artık kimse için "En sevdiğim" ifadesini kullanmıyorum. Bu his gitti." ...bu yanıta hayran kalmıştım,insanlar bu gönül dokusuna nasıl ulaşıyor ki demiştim... Zaman içinde fark ediyorum ki aslında buna mecbur bırakılıyoruz, belki de bazen mecbur bırakan da oluyoruz.. Kalpte fanilerin gel-geç sevgisi hakim oldukça kendimizi üzüntülere mahkum ediyoruz... Önümüzde sanırım iki seçenek var; Ya şahıslar değişsede bu hüzünlere gark olacağız yani sonuç hiç değişmeyecek... Ya da fâni sevgilerde ölçü bulup bu sevgileri basamak kılıp sonsuz bı sevgiye gönülleri mekan edeceğiz... Meşakkat bu kadar çokken yol nasıl yürünür, nasıl varılır bilmiyorum fakat tüm çaresizlikler içinde nebevî bir duaya sarıl ve de ki; "Allah'ım, senden seni sevmeyi, seni seven kişiyi sevmeyi, senin sevgine ulaştıran ameli isterim. Allah'ım, senin sevgini bana kendimden, ailemden ve soğuk sudan daha sevimli eyle.”
Hayır, anlamıyorsun, çünkü bu senin başına gelen bir şey değil ve beni kimse anlayamaz. Seni suçluyor değilim.
Koridor Yayıncılık
ENKAZ KALDIRMA ÇALIŞMALARI
I- Bir tezgahtar parçasıyım ben Üç kuruşluk acıya müdahale edemem Kanatlarımda sigara yanıkları Gül diye okşadım onu yıllarca Sen istersen derdim müşterilerime Sen istersen kalbimin hepsi de melek olsun İnanırdım bazen bir kase bal bile umutsuzdur. Gül tutan bir adam aradım yıllarca Rakamlar büyür, şehir küçülürdü. Vazgeçtim, vazgeçtim sonra Beni
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.