Rahipler... Onları nasıl tanıdım? Sanırım dedemin evinden, o kaçamak bakışları, bozuk takma dişleri, ağır kokulu solukları, ensemi okşamaya çalışan terli elleri bulanık bir anı olarak hatırlıyorum. Ne iğrençti. Bu aylaklar, hırsızlar ve berduşlar gibi tehlikeli bir sınıfa aittirler. İnsan miskinlik etmek için papaz ya da rahip olur; miskinlik sayılarınca garantidir. Söz gelişi bin candan biri rahip olsa o kadar çok işleri olur ki, yan gelip yatmaya ve horoz tıkınmaya vakitleri kalmaz. Hükümet en yakışıksız rahipler içinden en sersemlerini seçer ve onları piskopos yapar.
Doğar doğmaz seni vaftiz ettiklerinde onlarla karşılaşırsın, anne ve baban seni onlara emanet edecek kadar sofuysa okula gittiğinde gene burun buruna gelirsin; sonra ilk komünyon, din eğitimi, vaftizin pekiştirilmesine gelir sıra; düğün gecesi odada ne yapman gerektiğini söyleyen bir rahiptir; ertesi gün günah çıkarma penceresinin arkasından, keyiflenebilmek için kaç kez yaptığını soran gene o: Cinsellikten dehşet içinde söz ederler ama her gün bir başka zina ya.. tağindan çıktıklarını görürsün; ellerini bile yıkamadan rahlerinin etini yiyip kanını içmeye, daha sonra da bunu dışkılamaya ve işemeye giderler.
Krallıklarının bu dünya olmadığını yineleyip dururlar, gene de elleri araklayabilecekleri her şeye uzanır. Son kilisenin son taşı son rahip üzerine yıkılana kadar, uygarlık yetkinliğe ulaşamayacaktır; yeryüzü ancak o zaman bu soydan kurtulacaktır.