Çöllerin gecesinden geldim sana yorgunum
Ey aşkımın aşkı, sürgünlüğümün sılası
Beni benden yakın bilen, sustuğum aşikâr Züleyha
Ey mukabil vasfınca kendimi gördüğüm ayna
Gözlerinde, sözün bitmediğini gördüğüm bulut gözlü
Sen artık sen değilsin, ben artık ben değilim efendim
Ben ki kuyulara alışkın Yûsuf'um
Hiçbir kuyuda Züleyha'nın
Faruk kimi sevdin?
Onu.
Ne yaptı da sevdin?
Bir şey yapmadı.
Sana bir şey dedi mi?
Demedi.
Sana baktı mı?
Bakmadı.
Seni gördü mü hiç?
Görmedi.
Konuştu mu hiç seninle?
Konuşmadı.
Sesini duydun mu hiç Faruk?
Duymadım, güzeldi.
O senin sesini duydu mu?
Duymadı.
Nasıl sevdin o zaman Faruk?
Çok sevdim hocam. Allah affetsin çok sevdim.
“Varlıkta, sağlıkta, sıcak bir çatının altında ve her şey yolundayken sevmek en kolaydır küçük kızım . Ben seni bana getireni, kıyamet gibi bir savaşın ortasında, üzerimize bombalar yağarken sevdim. Cehenemin avuçlarındayken onu cennet bildim.”
“Bilmiyorum,” diyerek güldü, “yalnızca sevdim seni. Çünkü senin gibi yaşayan, nefes alan bir kadının değil, bir taşın kalbini eritmeye yetecek kadar çok sevdim seni.”
“aşkımı öldürdün. Hayal gücümü cezbederdin. Şimdiyse merakımı bile cezbemiyorsun. Adeta hiçbir etki yaratmıyorsun. Seni sevdim çünkü harikuladeydin, çünkü üstün bir yeteneğin ve zekan vardı, çünkü büyük şairlerin hayallerini gerçekleştirmiş ve sanatın gölgelerine şekil ve anlam vermiştin. Hepsini fırlatıp attın sığ ve aptalsın. Tanrım! Seni sevmekle ne kadar çılgınlık etmişim! Nasıl bir ahmakmışım! Artık benim hiçbir şeyimsin. Seni bir daha görmeyeceğim seni bir daha asla düşünmeyeceğim.”
İnsanlar içinde bir sana inandım
Bir seni sevdim kendimden başka Uykularımın bölündüğü saatlerde Şendin düşündüğüm soluk soluk
Sivri bıçaklar gibiydin karanlığımda Gözümü yumsam seni görüyordum Oynak türkülere benzeyen yürüyüşünle Sen çıkıyordun karşıma