Zor zanaat insanca olmak. Hem merhametli hem adaletli olabilmek, insiyatif verebilmek ama arkadan vurulmamak, affedici olmak ama bundan ileride pişman olmamak, hem statüyü korumak hem de dostça sohbet edebilmek, hoşgörülü olmak ama suistimal edilmemek, iradene hakim olmak ama zevkten de mahrum kalmamak, delicesine sevmek ama saplantı hâline getirmemek, entelektüel olmak ama kibrini yenmek, uzaklaşma ama benliğinden parça kaybetmemek, sabretmek ama aptal yerine de konulmamak, eleştirmek ama aynı zamanda gönlünü fethetmek, hem ihanete uğramak hem de vazgeçmek, övmek ama aynı zaman da haset etmemek, yenmek ama ağırbaşlı olabilmek, masum kalmak ama aynı zaman da hayatı tanıyabilmek...
İnsan bir ömür boyunca ‘acaba’ larını ‘keşke’ lerini peşinden sürüklerse mutlu olamaz. Yapamadıkların cesaret edemediklerin ‘söyleyemediklerin’ geçmişinde kaldığı sürece geleceğin olamaz.
Bir kitapta okumuştum “insan sadece yaptıklarından pişman olmalı yapamadıklarından değil.” Ben kurduğum hayallere kavuşmak için attığım hiç bir adımdan pişmanlık duymuyorum. Duymayacağım da sonunda üzüleceğimi bilsem de bu böyle olacak. Çünkü yapamadığın cesaret edemediğin her hayalin ömür boyu peşinden gelir ve her tökezlediğin de, her mutsuz olduğun da, o hayal senin acaban olur. O ‘acaba’
lar zamanla ‘keşke’ lere dönüşür. Yani ben yapamadıklarımdan pişmanlık duymaktansa yaptıklarımdan pişman olmayı tercih ederim. Naçizane
Okuduğum kitaplardan birinde şöyle bir cümle geçiyordu; “Hayalindeki begonyalar, sardunyalar yoksa eğer evinde, sen dikmediğin için. Latif müzik sesleri yükselmiyorsa eğer bir odadan, sen açmadığın için. Kurabiye kokmuyorsa eğer mutfak sen yapmadığın için.''
“ Sonradan kör olan aşık unutamaz
Daha önce gördüğü değerli hazineyi.
Eşsiz güzellikte bir kadın göster bana,
Ancak vesile olur anımsatmaya
Kimin ondan da güzel olduğunu.
Öğretemezsin bana unutmayı.”
Frida Kahlo
“Beni hayal kırıklığına uğrattığın için seni suçlamıyorum. Sana gereğinden fazla anlam yükeleyip beklentiye girdiğim için kendimi suçluyorum.”