Gençler, sözün özü ağzınızdan çıkan söze dikkat edin. Eskiler, eve gelen doktorun hastaya: “ Ne şikâyetiniz var?” sözüne bile kırılırlar, gücünürler. “Haşa! Hiçbir şikâyetim yok.” derlerdi. Aklınızda bulunsun...
Kendi dilinizde iyi ve doğru okumayı, yazmayı, tarihi, edebiyatı, sosyolojiyi, felsefeyi, din kültürünü, güzel sanatları, mimariyi mesleğiniz ne olursa olsun ihmal etmeyin.
O, etrafında bağışçılar, patronlar ve servet sahipleri toplasan da toplamasan da senin için yazılmış olan rızkı sana verir. Unutma ki O’nun verdiği ‘az’, başkasının verdiği ‘çok’tan çok daha faydalı, şerefli, muhterem ve bereketlidir.
Zâtı idrâk edemeyene isimler yalnızca dedikodudur, dedikodu! Sen sen ol! Zâtı bırakıp da isimlere, cevheri bırakıp da sıfatlara takılma, e mi! Bunun gibi dedikoduları terkedersen Hakîkat da sana olanca yalınlığıyla görünür.
Size tüyo vereyim, insan düşünmedikçe pişman olmaz ve emin olun düşünülecekler arasında sıra pişman olduklarınıza ancak ölümle burun buruna olduğunuz anda gelir. Pişman olmak istemiyor musunuz? O hâlde ölümle burun buruna gelmeyin, düşünmeyin, umursamayın, görmezden gelin.