Sergüzeşt
Eseri kısa bir süre önce okumaya başlamış ve kısa bir eser olmasına rağmen, cumhuriyet öncesi yazılan klasik Türk edebiyatı eserlerinde görülen dönemin çalkantılı yaşantısını aksetmesi sebebiyle sindirerek, zihnimde canlanmasına müsaade ederek henüz bitirebildim. Konu itibari ile kısa bir eser olması münasebeti ile uzun uzadıya bir inceleme olmasada asıl maksadı anlatmakda gayet başarılı olunduğunu söylemek isterim. Eserde anlatılan konu İstanbul limanına yanaşan bir gemi ve gemideki kafkasyadan getirdiği 3 kız esiri köle tüccarına pazarlayan bir kaçakçı ile başlıyor. Bu üç kız esirden 8 yaşlarında olan dilber isimli küçük kız, yazar tarafından çelimsiz, biraz çirkin ve yaşaması beklenilmeyen bir insanın, satıldığı evlerde karşılaştığı güçlükleri ve satıldığı son evde nasıl büyüyüp serpildiğini ve güzelleştiğini evin küçük beyinin kalbinde yer ettiğini ve çevresi tarafından kabullenilmeyen bu yasak aşkın, aşığı ve maşuğunu sürüklediği hazin sonu anlatmaktadır. Eserin toplumun herkesiminde ve insan toplumunun her evresinde görülen alt tabaka üst tabaka ilişkilerine ışık tutar nitelikde gayet anlaşılır ve sade bir dille yazıldığını belirterek yazımı bitiriyorum.