Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şeriat der ki:" Seninki senin, benimki benim." Tarikat der ki:" Seninki senin, benimki de senin." Marifet der ki:" Ne benimki var ne seninki." Hakikat der ki: " Ne sen varsın, ne ben."
Aşk
Aşk
Elif Şafak
Elif Şafak
Hâlidî tarîkatının ulaştığı bölge olan Malay-Endonezya dünya- sının, Şafiî mezhebine bağlılık ve şeriat-örf tezatının varlığı dışın- da tarîkatlarla pek az ortak yanının varlığından sözedilmektedir. Dünyanın farklı coğyalarında tarîkat faaliyeti yürüten Hâlidî halife olarak insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmakta, halka şefkat kollarını uzatıp dertlerine çare bulma gayreti sarfetmektedirler.
Reklam
255 syf.
·
Puan vermedi
Tecrübeli danimarkalı psişik, parapsikoloji uzmanı 1922de 2h tekkede zikirlere katılarak, mutasavvıflarla sohbetleyerek, tasavvufu tecrübe etmeye çalışmış Kolay okunan, su gibi kayan tasavvufa ilk giriş öğreğinde yazım tarzı, dolu, özet yazmasından, uslübundan uğraştığı, bilgili olduğu belli.Bağlantıları, tanışları yüksek, daha önce doğu
Dervişler Arasında İki Hafta
Dervişler Arasında İki HaftaCarl Vett · Kaknüs Yayınları · 201740 okunma
Şeriat, tarikat, yoldur varana, Hakikat meyvesin andan içeru...
Artık zor görülen hasletler:
Öfkeye neden olan şeylerden bir tanesi de, birine bir toplumda özellikle hiddetli bir şekilde kızarak ve Allah'a ve Resûlü'ne dayandırmadan iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymaktır. Çünkü karşıdaki kişi bunun Allah'tan değil de konuşan kimseden olduğunu, bu sözlerle kendisine nasihat etmek değil de ayıplamak ve kınamak istediğini zanneder. Dolayısıyla cahilliğinden dolayı öfkelenir. Bunun ilacı, mümkünse bu nasihati gizlice yapmak, anlattıklarını Allah'a dayandırmak, yumuşak ve şefkatle konuşmak ve şeriat ilimlerini öğretmektir. Eğer o kimse bunun bir nasihat olduğunu bildiği halde öfkelenirse bu riya, kibir ve kendini beğenmekten ileri gelir.
Sayfa 217
Genellikle tasavvuf literatüründe tarîkat şeriatın özü veya şeriatın bir derece ötesindeki mertebe olarak görülmüştür. Bu görüş her iki durumda da tarîkatın şeriata üstünlüğünü iddia eder. Sirhindî ise tarîkatı şeriatın bir hizmetçisi haline dönüştürür. Şeriatın üç kısmı vardır: İlim, amel ve ihlâs. Bu üçü kâmilen bir arada bulunmadıkça şeriat tam manasıyla tatbik edilemez. Sûfîleri toplumdaki diğer insanlardan ayıran tarîkat, şeriatın bir hizmetçisi olup görevi ihlâsı kemâle erdirmektir. Tarîkata intisâb etmekten maksat yalnızca şeriatı mükemmel bir şekilde yaşamaktır; yoksa şeriata ilâveten yeni şeyler ortaya koymak değildir. Bu tür ifadeleri değerlendirirken onun sadece İslâm’ın hukukî esaslarını değil vahiy yoluyla gelen dinin tamamını kastettiğini unutmamak gerekir.
Sayfa 550Kitabı okudu
Reklam
Şeriat dediğimiz ilahi emir ve yasaklardır. Hz. Peygamber’in sünnetidir. Tarikat dediğimiz, zühd ve takvadır. Şeriatın emri olan farz, vacip ve bütün hoşgörülen iyiliklerin yanında, nefse zor gelen işleri yerine getirmeye çalışmaktır. Hakikat, gönlü mâsivadan temizleyerek Hak Teâlâ hazretlerini bilip, müşahede üzeridir
Gazalinin Sünni tasavvuf anlayışını yerleştirmek üzere çalışan diğer şahsiyetlerden farkı ve orijinal tarafı; onun İslam'da sünnilik ve tasavvuf veya şeriat ile tarikat diye iki ayrı cereyanı uzlaştırması değil,Bu ikisinin bir olduğunu göstermesidir.
“Şeriat kandil gibidir” dedi Şems-i Tebrizî. “Nuruyla aydınlatır. Ama unutmamalı ki kandil karanlıkta yürürken önünü görmeye yarar. Şeriattan sonra tarikat gelir. Tarikattan sonra marifet. Marifetten sonra hakikat! Şayet ana istikamet unutulur ve insan şeriatı araç değil amaç sayarsa, o kandilin ne faydası kalır?”
361 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Yıllar önce başladığım ama yarım bırakmak zorunda kaldığım, daha önce defalarca niyetlenip bir türlü başlayamadığım kitabı sonunda niyetlenip bitirdim. Yazarın daha önce birçok kitabını okumuştum. Bu eserini de tahmin ettiğim bakış açısıyla kaleme almış. 13.yy'ın ikinci yarısı ile 14.yy'ın ilk yarısında yaşayan hak aşığı Yunus Emre'nin hayatı Molla Kasım üzerinden yer yer Yunus Emre'nin ağzından ele alınıyor. Yunus Emre ile ilgili rivayetler yazar tarafından usta bir kurmaca ekseninde birleştiriliyor. Moğol istilası ve Haçlı seferlerinin harabeye çevirdiği Anadolu coğrafyasında siyasi birlik bozulmuş kimsenin can ve mal güvenliği kalmamıştır. Böyle bir ortamda Anadolunun çeşitli yerlerindeki tekkeler manevi olarak insanlara kaynak olmuştur. Ahmet Yesevi'nin çeşitli müritleri bu zorlu zamanlarda Anadolu halkına ruh katmıştır. Yunus Emre de bu müritlerden Tabduk Emre'nin kırk yıl dergahında kalmıştır. Yunus Emre'nin nefsini yenişi, maddi alemden manevi aleme geçip insan-ı kamil olması etkili bir kurmaca ile ortaya konuluyor. Yunus Emre'nin şiirlerini yazma süreci ve ilhamı yine Yunus Emre'nin ağzından anlatılıyor. Anadolu'yu diyar diyar gezen Yunus şiirleriyle ve deyişleriyle adeta bütün coğrafyaya umut oluyor. Türk tasavvufuna ve edebiyatına meraklı olan herkesin baş ucu kitabı olacak bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Şeriat, tarikat, marifet ve hakkikat safhaları ve sonunda insan-ı kamil mertebesine geçiş etkili bir şekilde ele alınıyor.
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,8bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.