Mehmet Tekinbaş

"Atatürk durmuş mu ki sen durasın? Atatürk susmuş mu ki, sen susasın? Atatürk ölmüş mü ki sen ölesin?"
Reklam
" 'Doğa çok cimridir demiştir' Lloyd George. Daha sonra, "Deha yaratmada çok cimri Yüzyılda yaratır birini, Onu da nereye atacağı belli olmaz. Sıra Türklerdeymiş" Böyle açıklamıştı Anadolu yenilgisini, kendisini savunurken Lordlar Kamarasında Ancak bir dahiye yenilmeyi kendine yakıştırabilir br Loyd Corc. "
"Aydın Yunan elinde tutsak, Yunan korkunun, Korku mu zalim, Yunan mı bilinmez."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Yörük Ali bir fırtınaydı dağlarda mekansız. Adı kimi yüreklerde umut, kimi yüreklerde korku."
"Çok şeyler yapılabilir bu halkla. Yeter ki dilince söylensin her bir şey, yeter ki içten söylensin, erkekçe söylensin. Yeter ki söyleyen Mustafa Kemal olsun."
Reklam
"Ve bir adam, gözleri kapkara sularında Boğazın, Kapkara suların üstünde kapkara gemiler... 'Bunlar geldikleri gibi gidecekler' "
"Bu kent böyle kara, benim değil, Gördüm;bir can telaşında torunlarım, bu halk böyle yılgın, benim değil, Gördüm: bir iğrenç pazarlıkta tahtımdaki bu döl böyle çirkin, benim değil."
"14 Aralık 1953'de Demokrat Parti "CHP'nin Haksız Kazançlarının İadesi Hakkında Kanun Teklifini" Meclise geitrdi. Aynı gün kabul edilen 6195 sayılı Kanunla CHP'nin tüm mallarına el konuldu. Ancak CHP'nin haksız kazançla suçlanması için sağlam bir gerekçe yoktu. Bu kanunla Atatürk'ün vasiyeti de iptal edildi. Bu kanunun uygulanmasıyla vasiyetteki kurumlara (TDK, TTK) ve Atatürk'ün yakınlarına artık ödeme yapılmayacağı belirtildi."
"Bir karma ekonomi sistemi kurmaya yöneldik. Buna da Türkiye İktisat Ekolü dedik."
"Mustafa Necati eğitimde, Tevfik Rüştü (Aras) dışişlerinde devrimlerinin temellerini nasıl atmışlarsa, Mahmut Esat da Cumhuriyet'i temelleri üzerine oturtanlardan biridir. Elbette ki Gazi olmasaydı hiçbiri olmazdı."
Reklam
"-Evet, dedi, biz ne sosyalistiz, ne de liberal. Bizdeki düzeni devletçilikle tanımlayabilirsin." (Colette'in Mahmut Esat'la konuşmasından)
"Türkleri 'evrensel ve yüksek bir kültüre' ulaştırdığı yargısının aksine İslamlaştırma içsel evrimleri ve özgür iradeleriyle kendilerini kuşatıp yakın ilişki içinde bulundukları Çin, Hint, Acem, ve giderek Arap uygarlıklarından ve bunların ürünleri olarak bölgedeki tüm dinlerden aldıklarıyla, 7. yüzyılda önemli bir kültürel zenginliği, demokratik höşgörü ve evrenselliği yakalayan Türklerin bu kültürel yükseliş trendini kılıç zoruyla ezmiştir. İslamlaştırma, tüm işgaller gibi gayrı meşru olan Arap işgalinin ardından, Türk yurtlarında yaşanan bu kültürel rönesansın acımasızca ezilmesi temelinde gerçekleştirilmiştir."
"Çok rahatlıkla söylenebilir ki; eğer Selçuklular döneminde Türkmenler toplumsal çıkarları ve kimlikleri adına inatçı bir mücadele vermemiş, Anadolu beylikleri döneminde Beylikler üzerinde görece yükselen etkileriyle bir kültürel özsavunu ve Türkçenin canlandırılmasını gerçekleştirmemiş, eğer Osmanlı dönemi boyunca kendi kimliklerini Saray'a inat koruyup sürdürdükleri edebiyatları ve ayaklanmalarında ısrarla savunmamış olsalardı, büyük bir olasılıkla Cumhuriyet döneminde Türk ulusal kültüründen pek bir şey kalmayacaktı. Eğer bugün bir Tü,rk kültürüne sahipsek, bunu Sünni Arapçı ve görece Farsçı Selçuklu ve Osmanlı Saray politikalarına karşı 'hain' ilan edilmek ve katledilmek pahasına Baba İshak'ların, Şeyh Bedrettin'lerin, Hacı Bektaş-ı Veli'lerin, Yunus Emre'lerin, Pir Sultan'ların önderliğinde direnen Türkmenlere borçluyuz. Özetle, Nizamülmülk'ün mimarlığı ve diğer baskın faktörlerin belirlediği dengelerde, Selçuklu Devletinin, kültürel olarak Türkmene yabancı, onu küçümseyen, dilini bile hakir görüp konuşmayan, ancak profesyonel, ücretli ordusuyla başında ceberrut gibi duran, ondan vergi ve savaşlarda asker alan, ancak yeni işgal alanlarından esas olarak profesyonel orduyu (ikta dağıtımı yoluyla) faydalandıran ve tabnii bu durumunu meşrulaştırabilmek için 'hak mezhebi' diye Sünniliği topluma egemen kılma ve bunun için katliam da dahil her yolu mübah gören bir devlet geleneği dönemi başlıyordu."
Foks'un bana göre gereksiz bir yere uyutulmuş olması da yürekleri burkan bir detay: "Köpek, Efendisini taparcasına sever. O'na beslediği duygunun adı "bağlılıktır." Ben de Atatürk'e taparcasına bağlıydım. O'nun gerçek dostlarının bir kısmıyla ortak bir yazgımız oldu. Benim gibi, onların bir kısmı da Atatürk'ün çevresinden uzaklaştırıldılar. Buna rağmen ne onların, ne de benim Ulu Öndere ve Onun eserine duyduğumuz hayranlık hiç eksilmedi; aksine daha da bilinçlendi ve bilendi. Sahibimin "Fenalık yapmak için ısırmadı" diyerek beni korumak istemesine rağmen, bilgiçlik taslayan bazı işgüzarlar "Sahibini ısıran köpekten hayır gelmez" diyerek beni ilaçla uyuttular. Kapatıldığım odada etrafımı saran beyaz önlüklü adamların bedenime enjekte ettiği ilacın bana sağlık değil, sonsuz bir ayrılık getireceğini sezinleyip direnmeye çalıştım. Korunma içgüdüsüyle tüylerim diken diken oldu. Boğazım kurudu, bedenim kasıldı, sesim sonsuza dek kısıldı. O'nu benden korumak bahanesiyle, beni O'ndan sonsuza dek ayırdılar!." "Bugün, bir düzine yılın ardından bilgelikle geriye baktığımda, O'nun yanında geçirdiğim yılların sadece benim değil, ülkenin de en güzel yılları olduğunu görüyorum!"
"Levin şu son zamanlarda gerçekten düşündüklerini söylüyordu. Her şeyde sadece ölümü ya da ölümün yakınlığını görüyordu. Yalnızca giriştiği iş onu meşgul ediyordu. Ölüm gelmediği sürece hayatı bir şekilde yaşamak gerekiyordu. Onun için her şeyi bir karanlık kaplamıştı; fakat tam da bu karanlık sayesinde, karanlıkta ona tek yol gösteren kılavuzun yaptığı iş olduğunu hissediyordu ve gücünün son damlalarını kullanarak işine sarılıyor, tutunuyordu."
591 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.