"Ne sıvışmaktır bizim işimiz ne de yanlışlarımızdan ürkmek. Doğruyu bulmanın yolu, yanlışın nerede olduğunu bilmek, bilmiyorsak bulup çıkartmaktan geçer."
"-Senin avunmaya ihtiyacın yok,- diye söze girdi Halil Bey. -Yaptığın işi, yapmak zorunda olduğundan burdasın. Ve burda olman, senin suçun değil, asıl suçlu olanlar bizi buraya getirenlerdir. Ve böylelikle kendi suçlarını örteceklerini sanıyorlar. Oysa kendi gözlerini köreltip, kendi vicdanlarını susturmadıkça, üstlerinden atamazlar suçlarını. Bu bile yetersizdir. Biz kimin suçlu kimin haklı olduğunu biliyoruz. Ve önemli olan da bizim bilmemizdir. Öyle değil mi baba?"
"Çardaklardan bir kır kahvesi...Üstünde ağaç dalları ve tek tük yapraklar var. Kahve ocağının bulunduğu yerin üstü ve etrafı nisbeten daha muhafazalı...Fakat nihayet tramvay sahanlığı genişliğinde bir yerde kahveci, kahvecinin bir alay hırdavatı ve iki müşterisi barınıyor. Ben yanaşmağa cesaret edemeyerek uzaktan bir hasetle bakıyorum. Onlar bu hissimi anlamışlar gibi: 'Siz de buyurun, ıslanmayın' diyorlar. Müşteriler benden beter giyinmiş iki genç. Birisi tepemizdeki otların arasından akan yağmuru göstererek:'Haşa huzurdan çıplak bir çingene zemheride balık ağının içine girmiş, Allah dışarıda kalanlara imdadeylesin, demiş...Bizim vaziyetimiz de ondan farklı değil amma gene Allah şu kahveciden razı olsun. diyor."
"Bu tedbirlerden maksat hastalığı dostlara ve doktora duyurmamaktı. Çok şükür, medeni adamın; doktordan bana bir zarar gelmesinden korkmam. Yalnız şu var ki doktor işe el koyduğu gibi hastalık bir nevi resmiyet alır, eş, ahbap sökün etmeye başlar. Yatakta canınla uğraşırken ziyaretçi kabul etmek, lakırdı söylemek, lakırdı dinlemek çekilir dert mi? Ağrıların durmuş, sıkıntın hafiflemiş bir parça uyuşup dalar gibi olmuşsun, derken seni birdenbire dürtüp uyandırıyorlar. Bakıyorsun bir dost; bir yandan kahramanlık ve fedakarlık göstererek elini sıkmaya, alnının ateşini yoklamaya çalışıyorlar.(Hasta ziyaretçilerinin hastanın ateşini mutlaka elleriyle anlamak iddialarını ve buna niçin lüzum gördüklerini bir türlü anlamamışımdır.) Bir yandan parmaklarını temizlemek için gözleriyle etrafta kolonya, ispirto şişesi arıyorlar."
"Yoksulluk hayatıma çok önce gelmişti ve beni hiç terk etmeyecekti. Umurumda olduğundan değil, tam tersine yoksulluk ile savaşmak yerine, onu beslemeyi öğrendim çünkü yoksulluk benim daha az günah işlememi sağlayacaktı."