Jaseon Hanedan'ının 15. Kralı Kwanghae
Kwang-hai, tahtın gerçek varisi olan üvey kardeşi Prens Yung-chang'ı öldüren bir gaspçı/katildi. Kwang-hai daha sonra kendini kral ilan etti ve sekiz yıl boyunca hüküm sürdü. Aşırılıkları bir isyana neden oldu. Bu onu tahttan indirdi ve Quelpart adasına sürgüne gönderdi. On sekiz yıl süren sefil hapis hayatı boyunca bir dizi şiir yazdı. Bu şiirlerin tonu vahşice umutsuzluk içermekle birlikte, onları dönemin genel eserlerinden ayıran belirli bir bireyselliğe sahiptir. Sürgündeki Pişmanlık (Kwang-hai MS.1610 civarı) Kuzey rüzgârı kasvetli sonbahar yağmurunu Sokaktan sokağa savuruyor. Şehir duvarının etrafında Soğuk bir sis asılı duruyor. Taştan taşa damlıyor, Gözyaşlarını yankılayarak. Uzakta deniz gelgitinin çığlığını duyuyorum Yüksek yeşil sazlar yağmur ve sisle ıslanmış. Bunları düşünürken, bir süre, özlem dolu kalbim Korkularını unutuyor. Düşler kurarak sahil boyunca dolaşıyorum, Ama benimle, geçen tek bir gemi bile konuşmuyor Ve sessiz tepelerden tek bir yankı bile Çağrıma cevap vermiyor. Devletimin ileri mi yoksa geri mi gittiğini bilmiyorum. Benim için geriye sadece rüzgâr ve dalgalar kalıyor Ya da yorgun gözyaşlarım gibi, gözleri kör eden sisler Duvarlardan damlıyor.
Döneminin önde gelen edebi ışığı olan Choi Choong, "etkileyici bir duruşa ve doğru bir kalbe sahip bir adam" olarak tanımlanır. Kendisi, fantastik (olağanüstü, gerçeküstü, hayal gücüne dayalı) unsurlara eğilimli bir öğretmen ve şairdi. Aşağıdaki şiir, arp ve davul eşliğinde söylenmek üzere yazılmıştır. Gece Dumanı olmayan gümüş meşalenin ışığı Beni uykunun yedinci dünyasından çağırıyor. Duvarımda bir gölge çam ağacı büyüyor. Penceremin beyaz kağıdında Gölge fırçayla bir gölge tepe çiziliyor. Bu gece odamda tüm hayat gölge. Uyanır mıyım yoksa uyur muyum bilmiyorum- Müzik sessizlikte nefes alır; olabilir mi Gölgedeki çam ağacında rüzgâr ya da bir şarkı Telleri olmayan gizli bir arptan mı?
Reklam
Keşke Basit Şeyleri Anlamakla Yetinseydi Zihnim...
"Kum yüklü rüzgarın aşındırmasıyla harflerinin yarısı silinmiş, çözülmesi olanaksız bir alfabeyle yazılmış yazıtlar gibi, böyle kalacaksınız siz." Böyle başladı "Jaguar-Güneş Altında" kitabı. Beynim, aşığını görmüş dış kapının dış mandalı bir "üçüncü şahıs" gibi sevince kapıldı birden: "Tıpkı bunun gibi, birkaç kez okunmaya ihtiyaç duyulan cümleler hediye et bana." dedi. Ah, gerdek gecesinde gitgide yaklaşan ihtirasın nefes kesen kalp çarpıntısına benzer bir haz alıyordu bundan. "Öyleyse gir yatağına usulca şu cümlelerin, ey soylu fahişem!" deyip devam ettim okumaya: "Parfümeriler, geleceğin burunsuz insanı için. Yine bize sessiz cam kapılarınızı açacak, ayak seslerimizi halılarınızla hafifletecek, mücevher kutusunu andıran, çıkıntılı köşeleri olmayan mekanınızda bizi konuk edeceksiniz. Sağır burun deliklerimiz artık gamın notalarını yakalayamayacak." Saat gece yarısını geçiyordu. Gün boyu kupkuru şehrimi kavurmuş olan yakıcı sıcaklardan kurtulmak için soğuk bir su kuyusunda saklandığını düşündüğüm serin bir rüzgar esiyordu balkonda. Üst katlardaki balkonlardan birinde bir kadın sesi duyuldu. Soylu fahişem bu burunsuz kadından hiç hoşlanmadı. İnsan bu kadar güzel bir tonda konuşur da hiç böyle işe yaramaz şeylerden bahsedebilir miydi? Kendimi kitaba sokmaya çalıştıkça -ses tellerinin kıvrımlı hatlara sahip olduğunu düşündüğüm- kadının sesi gecenin içinde büyüdü büyüdü ve dışkıya bulanmış tetenoz edici kancasını taktığı gibi kulaklarıma, getirip attı beni balkonuma: "Otur oturduğun yerde." der gibi...
Günay Aktürk
Günay Aktürk
Nasihatler
Dilin Ne Söylüyor? 12. yüzyılın meşhur sûfi alimi Feridüddin Attâr kuddise sırruhů "Pendname" adlı eserinde şöyle nasihat eder: Ey kardeşim! Eğer Rabbi'ne erişmek istiyorsan, ağzını Allah Teâlâ'nın emrettiklerinin dışında açma. Ebedî diri kalacak olan Cenâb-ı Hak'tan haberin varsa ağzına sessizlik mührünü vur. Gerçek
kederden ve buğudan oluşan bir mesafe.
"insan beş buçukta kalktığında, gözleri hafiften kamaşarak, biraz günün buğusuna elini sürerek, sanki beş saatlik bir zaman dilimi yaşar. Eşsiz bir zamandır, sessiz, uzun ve kendi içinde katlanarak artan bir zaman, ince ve uzun, ama ağırlıksız bir zaman. Zihin açıktır, bir çalışma saati olabilir. Dakikalar dakikaların içinde yürür, saatler geçti zannedersiniz, bakarsınız 6.45, uzun bir şeyler önünden yuvarlanır, başından akar, insan içine karışma vaktiniz geldiğinde yeni kalkmış ve bu kalkışından bile müşteki olanla aranızda 200 sene mesafe açılır. Duygudan, zevkten, kederden ve buğudan oluşan bir mesafe."
Şule Gürbüz
Şule Gürbüz
His&Günce -4-
“Ruhsal olarak, çöküntü yaşadığımız zamanlarda gerçekte çok bayağı olan bazı şeyler bize bir değer ifade ediyormuş gibi görünür.” Thomas Mann Bu yazıyla ilk karşılaştığımda zihnim şöyle algılamıştı; “Ruhsal olarak, çöküntü yaşadığımız zamanlarda gerçekte çok mühim olan bazı şeyler bize bir değer ifade etmiyormuş gibi görünür.” Sonuçta bazen okuyucu kendini okur, bu yüzden okuduğunu görmez; kendini görür. İşin ilginç tarafı bunu bu şekilde kabul edip bugüne kadar çevreme bu şekilde aktardım, gerçeğiyle az önce tanıştım. Ve yanlış anladığım cümle, doğru olan cümleye nazaran hayatıma daha çok dokundu. Çünkü, ruhsal çöküntü yaşadığım zamanlarda, hayatımda mühim olan şeyler, bunalım halimden dolayı anlamını yitiriyordu. Asabileşip her şeyi reddeten, gözü kararmış kaba ve inatçı bir insan oluyordum. O zamanlarımı hatırlıyorum da… Allah’a sığınıyorum. Bu mühim şeylere örnek verecek olursam; iman, aile, nezaket, tebessüm etmek, zamanı değerlendirmek gibi mühim şeyleri, asabiyetim yüzünden değersiz görerek ‘ahlaksız’ insana dönüşüyordum. Ve bunun sonucunda hayatım daha da anlamını yitiriyor ve beni daha çok bunalıma sürüklüyordu. Daha sonra Thomas Mann’ın yazısıyla, ruhsal çöküntü yaşadığımı farketmiştim. Bu yazı, böyle durumlarda daha sessiz kalmama vesile oldu. Öfke kontrolümü sağlamayı, tevekkül ederek ve bazı şeyleri (insanı, doğayı, çevreyi vb değiştiremeyeceğim şeyleri) kabul ederek kuvvetlendirim. Öfkeyi yenmenin zorluğunu anlıyorum. Bildiğimiz üzere, hadis-i şerifi de hatırlatarak; pehlivanın kim olduğunu daha iyi kavrıyorum.
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.