Sen senin efendin olan Tanrıya sevgi duyacaksın ve yalnız ona kulluk edeceksin; ve sonra sen, Tanrıyı bu şekilde sevecek olanın sen olduğunu hissedebilirsin, tüm dünyada bir sen, o muhteşem sessizlikte bir başına olan sen, öyle bir başına ki, her bir şüp­he, ve her bir itiraz, ve her bir mazeret, ve her bir kaçamak, ve her bir soru , kısacası her bir ses, senin kendi iç varlığında sükuta erer, her bir ses, yani, senin etrafındaki ve içindeki, Tanrınınkinden gayrı, her bir ses, sana bu sükut yoluyla söz söyler. Eğer senin etrafında ve içinde böyle sessizlik hiç olma­saydı, o vakit sen itaati öğrenmemiş ve asla da öğrenemeye­cek olurdun. Ama eğer sen bu sükutu öğrenmiş isen, o vakit itaati öğrenmen de elbet mümkün olacaktır.
Sayfa 33 - Pinhan Yay. Birinci Basım: Mart 2020
'Ne kadar tatlı bir çocuk? Kardeşiniz mi?' Dilimden dökülenler sadece bu olmuştu. Niyetim konusmak değildi, bunu hiç istemiyordum. Sadece geri dönemem gerekiyordu ama karşımdaki genç gülümseyerek başını hayır anlamında sallamıştı. 'Hayır, hayır bu abimin oğlu yani yeğenim kendisi. Bugün biraz işi olduğu için bana emanet etti.
Reklam
En son ne zaman dısarıya çıktığımı pek hatırlamıyorum. Aslına bakarsanız o evde tutsak değildim her sekilde çıkıp gidebileceğim bir yerdi ama kaçmak istediğim yer onun yanı değildi. Bu çıktığım yollardan kaçmak istiyordum. Beni deli eden, korkutan bu yollardan, ara sokaklardan, güneşten, hayat dolu, neşe dolu yüzlerden kaçmak istiyordum.
112 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 25 hours
Bir sinek kadar olamadık
Kısacık bir öyküydü ama öyle anlamlıydı ki... Savaş halihazırda sürüp giderken bir grup sineğin daha mutlu ve huzurlu yaşamak için Nepal'deki keşişlerle yaşamaya gitmesi ve bu yolda savaşta olan bir bölgeye uğramasıyla başlayıp devam ediyor. Bir küçük sinek, savaşı durduruyor ama benim esas sorguladığım nokta şu. Savaştan uzak yaşamak, mutlu ve huzurlu olmak, bir dağa çekilip orada sessizce dünyanın yoluna girmesini beklemek doğru mu? Herkes savaşacak değil tabii ki ama durdurmak için ne yapıyoruz? Bir sinek kadar cesaretli olamıyor muyuz? Mazlumlar, masum çocuklar acımasızca katledilirken biz dağımıza çekilip keşişçilik oynarken neyi amaçlıyoruz? Biz kendi evlerimizde kendi dünyalarımızdayken birileri ölmeye devam ediyor, edecek. Bombalar yağacak, evler yıkılacak, canlar verilecek. Ama olsun, biz mutlu olalım yeter. Değil mi?
Savaşı Bitiren Sinek
Savaşı Bitiren SinekBryndis Björgvinsdottir · Can Çocuk Yayınları · 2017274 okunma
Yaşanmamışlıklar Tehlikelidir
Yaşanmamış geçmiş, yani yaşayabileceğiniz ama yaşamadığınız o anlar, çiçek açabilecek ama kaçırdığınız aşk ilişkileri, söyleyebileceğiniz ama aptalca bir şeye takılıp kaldığınız için kaçırdığınız şarkılar... Size psikolojik yük olan ve her geçen gün daha da ağırlaşan şey yaşanmamış geçmiştir. Yaşlı bir adamın sinirlenmesi de işte bu nedenledir. Bu onun hatası değil. Neden bu kadar sinirli olduğunu, en ufak şeyin bile kendisini neden böyle sinirlendirdiğini, neden sürekli öfkeli olduğunu, neden başka kimsenin mutlu olma- sına izin veremediğini bilmez o; dans eden, şarkı söyleyen, atlayıp zıplayan, sevinen çocukları görmeye neden katlana- madığını, neden herkesin sessiz olmasını istediğini de... Ken- disine neler olduğunu bilmez. Bu çok basit bir psikolojik olgu: O hiç yaşamadan koca bir hayat geçirmiş. Çocuk dans etmeye başladığında, içindeki çocuk dans etmekten bir şekilde alıkonmuş, çünkü bu saygın, onurlu bir davranış olarak görülmediğinden belki de ailesi, büyükleri ve hatta kendisi buna engel olmuş. Komşuların karşısına çıkartıldığında, "Bakın bizim çocuğumuza, ne kadar de sessiz, sakin, uslu bir çocuk, kimseyi rahatsız etmez, yara- mazlık yapmaz," diye övmüşler onu. Çocuğun egosu bundan tatmin olmuş. Her neyse işte, sonuçta dans etme fırsatırı kaçırmış. Şimdi de bu çocuğa kesinlikle katlanamıyor, onu hoş göremiyor. Aslına bakarsanız incinen onun yaşanmamış çocukluğudur. Bu onda bir yara bırakmış. Peki ya sizler kaç tane yara taşıyorsunuz? Binlerce yara var ardı ardına dizilmiş olan; hayatınızın ne kadarının yaşamadan öylece geçip gitme sine izin verdiniz?
Yaw başıyla onayladı. Sınıfın ön tarafındaki sandalyesine oturup tüm bu genç çocuklara baktı. "Tarihin sorunu da bu. Kendimiz görmediğimiz, duymadığımız, yaşamadığımız için neyin doğru olduğunu bilemeyiz. Diğerlerinin sözüne güvenmek zorundayız. O zamanlarda yaşayanların sözüne güvenmeliyiz, onlar da çocukları bunları bilip kendi çocuklarına anlatabilsin diye bu hikâyeleri anlattılar. Vesaire vesaire. Gelelim birbiriyle çelişen hikayeler sorununa. Kojo Nyarko köyüne gelen savaşçıların ceketlerinin kırmızı olduğunu, Kwame Adu ise bu ceketlerin mavi olduğunu söyler. Bu durumda kimin hikâyesine inanacağız?" Çocuklar sessiz kaldılar ve bekleyerek ona baktılar. "Güce sahip olan kimse ona. Hikâyeyi belirleyecek olan odur. Bu yüzden tarihi incelediğinizde kendinize daima şunları sormalısınız: Kimin hikâyesini kaçırdım? Bu ses ortaya çıksın diye kimin sesi bastırıldı? Bunu anladığınız zaman o hikâyeyi de bulmanız gerekecek. O noktadan sonra hâlâ kusurlu da olsa daha net bir tablo görmeye başlayacaksınız."
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.