“Sen hayatını yaşadın mı? Yoksa hayat mı seni yaşadı? Hayatını seçtin mi? Yoksa o mu seni seçti? Onu sevdin mi? Yoksa pişmanlık mı duydun? Onu bitirip tükettin mi?”
“Hiç yaşamadığın bir hayat için üzülürken sen de çaresizce kenarda durmuyor musun?”
Ha, sonra bir üçüncü, bir dördüncüyü sevdin ve bu böyle gidiyor.
Peki ama,bu sevmek midir be adaşım, bir kadını öpmek, onu istemek sevmek midir?..
Çırılçıplak soyunarak şehrin sokaklarında koşabiliyor musun?..
Bir bıçak alarak kolundaki ve bacağındaki adalelere saplamak ve böylece bir nehre atılarak yüzmek elinden geliyor mu?
Bir şehrin adamlarını öldürmek cesareti sende var mı? Bir minareye çıkarak bütün dünyaya işittirecek kadar kuvvetle bağırabilir misin?
Aşk sana bunları yaptırabilir mi? İşte o zaman sana seviyorsun derim...
Leyla'ya sordular:
- Sen mi Kays'ı daha çok sevdin; yoksa o mu seni?
Kara gözlü, kara saçlı, kara benli Leyla iç geçirdi, üzüldü:
- Dostlar bu nasıl bir soru, bana böyle bir soruyu nasıl sorarsınız ki!? ... Elbette ben onu daha çok sevdim, onun beni sevdiğinden...
- İyi ama Leyla, o senin için deliye döndü, çöllere düştü, adı Mecnun'a çıktı ve kurtlarla, kuşlarla konuşur oldu...
- İşte bakın, o gitti, bana olan aşkını ona buna anlattı, ben ise aha şuracığımda, kalbimin içinde onun aşkını saklayıp durdum, hiç kimse ile ne paylaştım, ne kimseye dert yandım. Şimdi siz karar verin, o mu beni daha çok sevmiş; ben mi onu?!..
O sadece benim kafamda çalan bi melodi gibi ve o bana o kadar güzel şeyler fısıldıyorki sevmemek elde degil sonra siz soruyorsunuz "onu niye sevdin?" melodiyi duysaydınız beni anlardınız.
Onda sevdiğin şey zekadan daha değerli bir şeydi; onun dürüstlüğünü, vefalı yüreğini sevdin. Saf altın gibi taşıdığı bu değer onun doğuşunda vardı, hayat o yanını hiç değiştirmedi. Birçok zorlukla karşılaştı, donuklaştı, uyuştu, neşesi, zevki bozuldu, yaşama gücünü yitirdi. Ama yüreği hiçbir sahteliğe düşmedi, lekesiz kaldı. En çekici kötülük onu ayartamaz, hiçbir güç onu doğru yoldan çıkaramaz. Bütün kötülükler etrafını alsa, dünyanın altı üstüne gelse Oblomov kötülüğün ardından gitmez, her şeye rağmen temiz, dürüst ve iyi kalır... Ruhu her zaman pırıl pırıldır. Onun gibi insanlara dünyada az rastlanır; kalabalıklar içinde birer inci gibidirler. İlya'nın kalbi bozulmaz, insan her zaman, her yerde ona güvenebilir. Sen onun bu yanına bağlı kaldın, ben de bu yanı için onunla uğraşmayı hiçbir zaman bir yük saymayacağım. Birçok değerli insan gördüm ama ondan temizine, ondan iyi kalplisine rastlamadım. Birçok insanı sevdim ama hiçbirini onun kadar candan, derinden sevmedim. Onu bir defa tanıyan artık sevmemezlik edemez.
"Onu, sevebileceğinin en yücesiyle sevdin
Titreme daha fazla kalbim
Bağışla kendini artık onu da
Bırak gitsin
Bırak gitsin.
O senin ezel gününden kaderin
Sen onu nasılsa bin kere daha
Seveceksin.."