Bir meslek, erbabını ne kadar insani vasıflarından koparabilir ve yaşamın dışına iter? Her mesleğin kendine ördüğü bir kabuk vardır ama bu kabukların geçirgenlikleri, hayatla kurdukları organik bağlar değişkenlik gösterir. Kazuo Ishiguro “Günden Kalanlar” ile uşaklığın, kabuğu en sert, hayat ile organik bağı en düşük meslek olduğunu ispat ediyor
•Spoiler İçermektedir•
𝑨𝒏𝒏𝒂 𝑲𝒂𝒓𝒆𝒏𝒊𝒏𝒂, Rus aristokrasisine mensup, cazibe ve baş döndürücü güzelliğe sahip, kibarlığı ve saygıdeğer kişiliği ile herkes tarafından hayranlık duyulan, henüz çok genç iken evlenip bir çocuk annesi olmasının yanında, Moskova'ya yaptığı seyahat sırasında tanıştığı 𝑲𝒐𝒏𝒕 𝑽𝒓𝒐𝒏𝒔𝒌𝒚 ile tren garında başlayan şiddetli bir tutkunun ön planda olduğu
Otostopçunun Galaksi Rehberi Kitap İncelemesi ve Yorumu
Yine Deniz Dülgeroğlu tarafından önerilmiş bir kitap ile karşınızdayım. Kendisi bu kitabı okurken birden aydınlanma yaşayıp okuduğu bölümü bırakmaya karar verdiğini söylemişti. Böylesine çarpıcı bir etki bırakan kitabı oldukça merak etmiştim. Ama maalesef ki uzun bir aradan sonra bu kadar düşük puan verdiğim tek kitap oldu.
Kitap kısa bir olay sonucunda Yerküre’nin yani Dünya’nın yok olması sonrasında kalan tek insan Arthur ve başka bir gezegenden olan arkadaşı Ford’un sonsuz uzayda yaptıkları seyahatlerden bahsediyor. Bu seyahatlerde kimlerle karşılaşıyorlar, ne olaylar yaşıyorlar, hangi gezegenlere -hepsi hayali- seyahat ediyorlar bunları okuyoruz. Otostopçunun Galaksi Rehberi ise evrendeki seyahatleri boyunca Ford ve Arthur’a yardım eden bir elektronik kitap.
Kitabın kurgusu ve ana teması çok ilgi çekici ama bir türlü beni çekemedi. Anlaşılabileceği üzere türü zaten bilimkurgu. Anlatılan gerçekdışı olaylar bende merak uyandırmıyor maalesef ki. Beğendiğim tek kısım insanı hayatın olumsuzluklarını da görmeye iten Marvin’in konuşmaları ve Ford’un bir Vogon muhafızı ile hayatı, yaptığı işi sorgulamaya dair diyaloğu.
Bilimkurgu ve gerçekdışı olaylar okumayı sevenlerin beğeneceğini düşünüyorum. Herkese iyi okumalar, kitapla kalın!
Bahar geldi, yaz yaklaşmakta. Bizler evimizde oturup bu illetin bitmesini bekliyoruz. Leyleği havada görsek ne olacak! Çıkamıyoruz ki evden...
.
.
Diğdem Madak'ın bir şiirinden dizeler geçiyor aklımdan,
"İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni
Bekar bir bayanım. Kamu da çalışıyorum. Sabahları kapının önünden beni servisim alıyor akşamları aldığı yere bırakıyor. Pazartesileri tiyatro çalışmam var. Hafta da iki gün pilatese gidiyorum. Hafta sonları arkadaşlarımla buluşup bazen sinemaya bazen tiyatroya bazen de konsere gidiyoruz. Turla gezilere katılmayı çok severim tek başıma da olsa elimde fotoğraf makinem dolaşırım. Ne var ki bunda şimdi niye yazdın ki diyeceksiniz şeriat ülkesi Suudi Arabistan da kadınlar bu yazdıklarımı yapamıyorlar. Yanlarında erkek olmadan markete bile gidemiyorlar, seyahat edemiyorlar, araba kullanamıyorlar, sokakta gezemiyorlar...
Suudi Arabistan da 4 yıl öğretmenlik yapan Zekiye Yüksel'in ''Şeriat Ülkesinde Kadın Olmak'' adlı günlüğü tüm acı gerçeği ortaya koyuyor. Okudukça içim daraldı hüzünlendim. Kitabın dili çok akıcı. Okumanızı tavsiye ederim. Okurken kitabın bazı yerlerin de yok artık bu kadarı da olmaz diyebilirsiniz ama kitap da denildiği gibi Arabistan da yaşamayan bilemez...
Meğer markette tek başına özgürce dolaşabilmek ne kadar da güzelmiş farkında değildim. Dün akşam spordan eve dönerken ağaçların yapraklarına dokundum, rüzgarı yüzümde hissettim, bahçe duvarındaki kediyi sevdim, flüt çalan adamı dinledim. Bunları yapabilmek harika bir şeymiş. Bu özgürlüğü bize sağlayan Atatürk'e ve silah arkadaşlarına sonsuz teşekkür ederim.Umarım kaybetmeyiz umarım.
Yıldız Gezgini
Kitap ana karakterin hikayesi ve birbirinden bağımsız hikayelerden oluşuyor.
Ana kahraman ve anlatıcı; 1913 yılı California' da Folsom hapishanesinde ölüm cezasına çarptırılan, California Üniversitesinin Ziraat Fakültesinde bir zamanların tarım bilimi profesörü Darrell Standing.
Hapishanede yaşadığı eziyet ve işkencelerden kaçmak için zihnini zorlayarak trans haline geçer, farklı zaman dilimlerine , farkli hayatlara ve kişiliklere ziyaret yapar.
Yazar kitapta bahsedilen San Quentin hapishanesinde bulunmuş Ed Morrel' in kişisel deneyimlerinden yola çıkarak yazmış, kitapta da bu isimde bir karekter yer alıyor.
Anlatimi oldukça akıcı , betimlemeler ve hikayelerdeki tarihi kurgular oldukca ilginç. Ilk çağlardan yazildigi zamana kadar değişik çağlarda, uzak doğudan Avrupaya , Amerikadan Orta doğuya kadar değişik topraklarda geçen hikayeler yer alıyor.
Olayın kahramanı hayatını okuyucu karsisindaymis gibi okuyucu ile konuşarak aktarıyor. Konuştuğu ve hitap ettiği kitle Amerikanın vergi veren yurttaşları. Hapishanelerde şiddete, olumsuz koşullara ve idam kararlarina dikkat çekmek istiyor. Vergileri ile hapishanelerde insanlara insanca davranilmadiginin farkına varmalarini istiyor. Adalet sistemini eleştiriyor.
Kitabin ana kurgusu; ruhun ölmediği ve farklı çağlarda farklı hayatlar içinde yer alması, reenkarnasyon , astral seyahat , insanligin Kolektif bilinci.
Bilimkurgu ya da fantastik türde yazılmış bir kitap demeyi isterdim ama yazarin dikkat çekmek istediği hapishanelerde ki şiddet ve eziyetlerin gerçek olması çok üzücü.
