— "Müneccimlerimiz ilanı harp ve sünnet için uygun zamanları bilirler. Şeyhler gayb alemine mahsus sırları, medrese alimlerimiz ise neyin günah neyin sevap olduğunu bilirler. — "Yüce padişah! Eğer bu saydığın bilginler sadece anlattığın şeyleri biliyorlarsa, onların pek fazla bir şey bildikleri söylenemez". — "Neden?" — "Çünkü bilgi tehlike ile ölçülür". — "Ne demek bu?" — "Bilgi doğru olmak zorundadır ve bilgin, hata yapmaktan ölümden korkar gibi korkar. Sizin bilginleriniz hata yapmaktan korkarlar mı?" — "Doğrusu bundan pek emin değilim. Ama önce ne demek istediğini iyice anlat bana". — "Şunu kastediyorum: Müneccimleriniz ya da medrese hocalarınız bir hata yaptıklarında sözgelimi cezaya çarptırılırlar mı? Hata yapmaktan korkmuyorlarsa belki de hatanın cezasından korkuyorlardır". — "Hayır. Onlar cezaya çarptırılmaz. Çünkü onlara bilgin diye saygı duyarız". — "Öyleyse onların doğru düşünmeleri için yeterince şart yok demektir. Çünkü onlar doğru düşünseler de düşünmeseler de nasıl olsa saygı göreceklerini, tehlikeye düşmeyeceklerini bildiklerinden hatadan da korkmazlar.
Sayfa 135 - İletişim Yayınları
Her zamanın ehli için yeni manevi hastalıklar var- dır ki, geçmiş zamanlarınkine benzemez. Bunu nefesler sahipleri olan ehlullah görürler de her yanlarına gelen oturan müritlerin haklarını verirler ve hangilerinin fethi ve keşfi kendi elinden olacağını bilirler ve hatta böyle müritlerini daha ana karnından itibaren gözetirler. Nitekim böyle ana karnından itibaren müridini izleyen şeyhler çok olmuştur. Ve yine müritlerin adabından biri de Kendilerinden zuhura gelen keşifleri izhar etmemeli, ta ki Allahü Tealâ vücuda onu izhar edinceye kadar sükut etmelidir.
Sayfa 283
Reklam
" İrticanın başı ezilecek demek Sübhaneke duasını öğrenmeye çalışan körpe çocuklar jandarma dipçiğiyle karşılacak, hocalar ve şeyhler sürünerek hapse tıkılacak, örtülü kadınlar hakarete uğrayacak, din- iman diyen susturulacak, basit ilmihal kitapları toplatılacak, camiler metruk hale gelecek, din eğitimi yasaklanacak, minarelere ' Tanrı uludur ' sesi değecek... demekti. "
Sayfa 225 - Dergâh Yayınları, 1. Baskı, Aralık 2023Kitabı okuyor
Bütün gün hep aynı çöl, bir kafalık bile gölge vermeyen tek-tük hurmalar yırtık ve kirli esvaplı ve yüzleri daha yırtık ve kirli urban, kemik parmaklarını büküp açarak para ve ekmek dilenen çocuklar, kısa ve yassı birkaç tepe ve ertesi sabah tekrar çıplak çölde kalkıyoruz. Kara kayadan, sarı kayadan, kırmızı kayadan dağlar üstünde gözlerimiz yana yana öğleyin Tebük'e vardık. Bir hurma korusunun içinden şeyhler ve bedeviler bizi karşılamaya koştular. Şeyhlerden biri, dokuz yaşında idi. Beniatiye Şeyhülmeşayihi! Zeki ve yuvarlak yüzlü bir çocuk, kendinden büyük kılıcına sarılmış donuk donuk bakıyor. Şeyhlerden başka herkes çırılçıplaktı. Hepsinin şiş karnı birer meşin kese gibi sarkıyor, vücutları yağlanıp ağartılmış gibi...
Traktörlerle birlikte ağalar daha bir güçlenmiştir. Kürdistan'da bey, emir ve şeyhler vardır. Ağalık ise Cumhuriyet'le birlikte geliştirilmiştir; ağalık, Cumhuriyet'in kendine adam arayışıdır. Ciddi bir kurum değildir. Aksine özü itibariyle korkaklığı ve uşaklığı simgeler. Ağanın kendini büyüttüğü, büyüklüğünü ilan ettiği iki şey vardır, bunlardan ilki toprak, ikincisi nüfuzdur.
Sayfa 257 - Alfa KitapKitabı okuyor
Tarihten ders alamayanlar...
Osmanlı'daki en temel fark, halkın eğitimsizliğiydi. Dini kaide adı altında hurafe teşkil eden görüşler nedeniyle dünya işleri bırakılmış, sınırlar uygarlık araçlarına kapatılmıştı. Devlet, kara bir bağnazlık tarafından sarılmış; ulema ise işler bozuldukça akla uygun çözüm yolları aramak yerine kadere razı gelmek ve dine yönelmek gibi çözümler üretir olmuştu. Halk, yaşadığı yokluk ve fakirliğin başarısızlık değil bir tür imtihan olduğuna inandırılmış ve buna karşı çıkmanın "dünyaya değer vermek gibi oldukça günah bir eylem olduğuna ikna edilmişti. Toplum dinini dahi öğrenmekten uzak kalmış, sözde din adamlarının hurafeler ve gerici düşüncelerle iç içe geçmiş öğretileri din adı altında zihinlere kazınmıştı.Toplumun bu şekilde esaret altında oluşunun nedeni eğitimsizliğiydi ve eğitimsizliğin sürdürülebilmesinin koşulu, toplum zihninin sözde hocalar ve şeyhler tarafından uyuşturuluyor oluşuydu. Şeyhler, dervişler, müritler, dedeler ve seyyidler gibi kimseler geçimini halktan sağlıyor; tekke, türbe ve zaviye gibi kurumlar aracılığıyla çıkarlarını sürdürebildiği için toplumun içine düştüğü esaretten rahatsızlık duymuyordu...
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.