Sezgileri ve bilinmeyen güçleri inceleyenlere göre ‘yakınlık duygusu’ insanoğlunun ilk zamanlarda diğer beş duyusu kadar güçlüydü. Fakat insanoğlu avlanmayla yaşama döneminden uzaklaştıkça bu duyu kullanılmamaktan dolayı körelmeye başlamıştı. Ayrıca altıncı duyunun bu ekstrafizik niteliği, normal mantık yürütme yöntemine zıt çaplı merkezi korteks enerjilerinden doğuyordu. İnsanoğlunun gelişme süreci içinde, sonunda mantık yöntemiyle tecrübeleri sıraya sokma yolu hakim olmuştu. Elbette ki bazı ilkel kültürlerde ‘yakınlık algılaması’nın bazı hallerine hâlâ rastlanmaktaydı. Hatta gelişmiş toplumlarda bile insanalar zaman zaman bu sezginin kalıntılarından etkilenmekte, durup dururken birisinin arkalarından söz ettiğini algılamaktadırlar. Ayrıca içlerine genel bir rahatlık duygusu ya da felaket önsezisi geldiği de doğrudur. Fakat bunlar ara sıra olan şeylerdir ve genellikle insanlar bunlara omuz silkip geçerler. Çünkü bunları rastgele bir mantık çizgisi içinde anlamaya olanak yoktur. Bunları kabul etmek, her bilinmeyenin mantıklı bir açıklaması bulunacağı yolundaki rahatlatıcı inancı kökünden sarsacaktır.