Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
N'olurdu
Bir kez daha tanısaydım seni
Hiç tanışmamışız gibi
Hiç kendimi sende bulmamış
Sende kaybolmamış gibi
N'olurdu
Bir şansım daha olsa
Bir kez daha güvenebilsem
Son kez sevebilsem
Sanki hiç canımı yakmamışsın gibi...
(Birtakım şiir denemeleri)
Hasan Hüseyin (Korkmazgil) (1927-1984) Sivas Gürün'de doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'ne parasız yatılı girdi. Burada Mustafa Nihat Özön'den Türkçe dersleri aldı. 1950'de Maraş'ın Afşin ve Göksun ilçelerine öğretmen olarak atandı, altı buçuk ay sonra, Nâzım Hikmet'in şiirlerini okuduğu suçlamasıyla
kırık bir sürahide taşınıyor gözyaşları
cinnet denemeleri ve sökük sonbahar giysileri--
uzak ve mağrur / ilk söylendiği gibi parfümlü
ilk söylendiği gibi: insan çabuk ölmeli.
Hsü Wei: Köyde, su kıyısında akşamı severim, Bütün köylülerin yorgun oldukları, Fasulye sırığından yapılmış çardağın altında.
gevezelik ettikleri Her sözün bir şiir olduğu.
anı, severim.
Kaan Murat Yanık 1988 yılında doğdu. İstanbul Kültür Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. TRT Arapça kanalında çalıştı. Birçok edebiyat dergisinde öykü ve denemeleri yayımlandı.Yayınevlerinde editörlük, danışmanlık yaptı.Televizyon kanallarında kültür ve sanat temalı programlar hazırlayıp sundu. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde
Şükrü Erbaş tarzını sevdiğim bir şair, yazar. Denemeleri de hoşuma gidiyor, şiirleri de. Bütün şiirlerini bir arada görmek güzel oluyor bence, bu yüzden
Bütün Şiirleri 1’i okuduktan sonra bu kitabı okumak istedim. Yakın zamanda
Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu'da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu "yaban"laşan tipik aydın.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edeiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.