Yol yerinde, ağaç yerinde,günler yerinde, kağıt kalem yerinde duruyor. Ama yer bende durmuyor gibi. Eskide, mazide kalan bir şey yok. Her şey bana yabancılaştı,ben istemeden.Tadı damağıma değiyor bir şeylerin ve geldiği gibi hızlıca gidiyor. Hayat böyle hızlı akmak zorunda mıydı? Ben mi elimi çabuk tutmadım? Suçum neydi bilmiyorum,suçlu olduğum kat'i. Bir alçakgönüllülük gösterisi değil bu,bir dürüstlük dürtüsü. Bir şiir yazacak kadar dürüst değilim artık. Ardımdan bir şey bırakacak kişi değilim,birilerinin ardında kalan olmaktan öteye yolum yok. Bir temmuz günü, akşamüstü,sema renklerin en güzeline gebeyken yâni,bisiklet sürmek... Belki biraz da heyecan,başka ne istenir ki? Farklı olmak değildi istediğim,herkes gibi olmaktan imtina etmek istemiştim yalnızca. Yâni yolları çatallaştırandım ben, yâni yeni yollar arayan, yâni bilmeden yalnız yürümeyi seçtim. Kendime bir refik bulamadıysam, bunda da suç benimdi. Özür dileyecek kadar da değilim artık. Sussam, tüm suskunluğumu sunsam,kim ne anlar ki bundan? Kapına tekrar tekrar gelmeliyim diyorsan,kapın bende kapandı mı ki bunu söylüyorsun? Bir özlem ile ölmeyi çok kavuşmalara yeğlediğim zamanlar oluyor,ne büyük iddia. Arkasında durabilir miyim, bilmiyorum. Şimdi yine gitmek,gurbet içinde gurbet. Gurbet içimde, kaybolmak istiyorum demiştim çünkü. İstemediğim kadar kayboluyor, savruluyorum.