Yine sırf iş olsun diye birkaç saniye boyunca kaşlarımla dudaklarımı yukarı doğru kaldırıp düşünüyormuş gibi sustuktan sonra, bakışlarımı başkanın hâlâ durulup sakinleşememiş güzelim mavi gözlerine âdeta çivileyerek, öncelikle az önce beni onlarca dikkatli, saygın tanığın önünde zımnen de olsa tehdit ettiği
Yaşamın bizim için güzelliği, albenisi, her şeyden önce bir kesinliği içermeyişinden kaynaklanır. Her şeyden haberimiz olsa, her şeyi bilseydik, tüm tartışmalar, tüm keşifler sona ererdi. Bilim denilen şey ortadan kalkar, çevremizdeki evren üst üste iki kez anlatılmış bir öykü gibi bize sıkıcı gelmeye başlardı. Henüz ulaşılamamış amaçları düşündürüp gönlümüzü hoşnutlukla dolduran sanat ve din bir anlam taşımaktan çıkardı.
Sayfa 61 - Say Yayınları-2004 basımıKitabı okuyor
Reklam
Daha öncesinde dünya görüşüm olarak adlandırabildiğim ve hayatımın anlamını da sevincini de ona yüklediğim her şeyin bir anda tepetaklak devrilip tuzla buz olması için demek ki şu yoksulluk içinde ciddi bir hastalığın, ölüm korkusunun, koşullar ve insanların etki etmesi yetip de artıyormuş bile... Bu yüzden de hayatımın şu son birkaç ayını ancak bir köle ve barbara yakışabilecek düşünce ve duygularla cehenneme çevirmeme de, şu anda şafağın söktüğünü dahi fark edemeyecek kadar dünyaya kayıtsız oluşuma da şaşırmamak gerekiyor... Eğer insanın içinde bütün dış etkenlerden daha güçlü, daha yüce bir cevher yoksa dengesini yitirmesi, gördüğü her kuşu baykuş, işittiği her sesi köpek uluması zannetmesi için şöyle sağlam bir nezle olması yetiyormuş gerçekten. Ulvi olsun önemsiz olsun tüm düşünceleriyle birlikte insanın iyimserliği de kötümserliği de böylesi zamanlarda herhangi bir semptoma indirgeniveriyormuş, o kadar...
Daha dün bir arkadaşım –sağlık bilgisi uzmanı kendisi– öğrencilerinin fizikten pek anlamadıklarından, meteorolojiyi ise hiç bilmedikleri için ders saatlerini iki kat artırmak zorunda kaldığından yakınıyordu. Çok çabuk bir şekilde günümüz yazarlarının, çoğu zaman da kötü olanlarının etkisine kapılabilirlerken Shakespeare gibi, Marcus Aurelius, Epiktetos ya da Pascal gibi klasiklerden bihaberler. Doğal olarak büyüğü küçükten ayırabilme yetisinden yoksun oluşları, günlük yaşamdaki beceriksizliklerinin de en büyük nedeni olarak karşımıza çıkıyor. İyi kötü toplumsal özellik gösteren (örneğin nüfus taşıma gibi) her türlü ciddi sorunu bilimsel araştırma ve deneyimlerle çözmek yerine imza listeleri devşirerek halletmeye çalışıyorlar. Kaldı ki ilk yol kullanabilecekleri, denetimleri altında olan yoldur; kendilerine de görevlerine de yakışan odur. Büyük bir istek ve arzuyla kalkıp hastane doktoru, asistan, laborant olurlar, dışarıdan sınavlara girerler ve de bu görevlerinde kırk yıl kalıp hizmet etmeye hazırdırlar. Oysa bağımsız olmak, özgürlük duygusu taşımak ve kişisel olarak inisiyatif kullanabilmek sanat ve ticarette olduğu kadar bilimde de insanın taşıması gereken özelliklerdir.
— Bilim de Tanrı’ya şükür ki dönemini kapattı, der Mihail Fyodoroviç ve duraklayarak anlatır. O da şarkısını söyledi, sahneden indi. Öyle... İnsanlık onun yerine başka bir şey koyma ihtiyacı hissediyor artık. Batıl inançlar bataklığında yeşermiş, o bataklığın suyundan beslenmiş olan bilim artık ömrünü tamamlayan ataları gibi, yani simya gibi, yani metafizik ve felsefe gibi batıl inançlardan ibaret bir Quinta Essentia’ya24 sahip. Hem zaten şunu da sorgulamak lazım: Bilim, insanoğluna ne vermiştir? Öyle değil mi?.. Avrupalı bilimcilerle bilim adına hiçbir şeyleri olmayan Çinli bilginler arasındaki fark yok denecek kadar azdır; tamamen görünüşten ibarettir. Çinliler anladığımız anlamda bilimden yoksundular da ne oldu, ne kaybettiler?
Yeri gelmişken, mektubun bir yerinde de şöyle demiştim: “Samimi davranışlarını benden esirgemeyen, yaşını başını almış, saygıdeğer sanatçılarla oturup sohbet etmişliğimiz çoktur. Onlarla gerçekleştirdiğim konuşmalardan, faaliyetlerinin kendi sağduyu ve özgürlük anlayışlarından çok toplumun talepleri ve moda tarafından yönlendirildiğini anlıyorum. İçlerinde en başarılı olanlar bile zamanında hem tragedyalarda hem operetlerde, hem Paris usulü skeçlerde hem de fantastik masal oyunlarında yer almak zorunda kalmışlar, hal böyle iken her defasında aynı şekilde, doğru yolda ilerlediklerini ve toplum yararına işler yaptıklarını düşünmüşler. Bu demektir ki, gördüğün gibi, kötülüğün nedenlerini aktörlerde değil daha derinlerde, sanatın kendisinde ve toplumun ona olan tutumunda aramak gerekiyor.”
Reklam
Pyotr İgnatyeviç’in geleceği gözümün önünde gayet açık canlanabiliyor. Hayatı boyunca inanılmaz derecede temiz birkaç yüz preparat hazırlamış, çok sayıda düzgün, doğru fakat kuru bir dille kaleme alınmış rapor yazmış, tüm dürüstlüğüyle onlarca çevirinin altına imza atmış fakat bir barutu keşfedememiş olacaktı. Çünkü barut için hayal gücü gerek, yaratıcılık gerek, tahmin becerisi gerek... Oysa Pyotr İgnatyeviç’te bunlara benzer herhangi bir meziyet yoktu. Sözün kısası bilim dünyasında patron değil, basbayağı işçiydi.
Sıradan insanlara birer kahraman olmadıkları için kin duymanın bir anlamı olamaz. Ancak dar görüşlü ve önyargılı insanlar böyle davranabilirler...
Sokakta ille de birşey olur. Biz, bir şeylerin ansızın olabildiği yere sokak diyoruz çünkü. Beklenmedik umutların olduğu kadar, büyük acıların da mekânıdır sokak. İnsanların pek çoğu sokakta ölür, kaybolur yada umudu bulur. Sokakta yürümek, derdini iyi anlatanlar için dermandır. Sokak bir masala başlamaktır; öykü en sıkıcı, tekdüze hâliyle akarken, birazdan, çok geçmeden birşeyler olacağının ilk belirtisidir sokakta yürümek.
Hikayeci: Leonid Andreyev
...Bazen insan, acıyla gözyaşı döker, bazen ümitsizlikten saçını başını yolar ve şuursuzca başka insanları yardıma çağırırdı. Ama çoğunlukla insan kayıtsız sakin bir şekilde ölmeye başlar ve uzun yıllar boyunca ölürdü. Herkesin gözleri önünde ölmeye devam ederdi, tıpkı taşlı bir toprak zeminde sessizce kuruyan bir ağaç gibi; renksiz, ağır ve sıkıcı bir şekilde ölürdü. Ve ilk kategorideki, bağırıp çağıran, delilik eden insanlar, bazen hayata geri dönebiliyorlardı, fakat ikinci kategoridekilerse asla...
Sayfa 11 - Kafe Kültür Yayınları, 1. Baskı: Şubat 2015, İstanbulKitabı okuyor
230 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.