Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
•~• İnsanı yalnız bir illet öldürür: SIKINTI •~•
Yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz çünkü ben ayaklanmanın domurmuş haliyim Yürüsem rahmet boşanacak. ve sana bir karşılık vereceğim Sana bir karşılık vereceğim toprağı deşen boğuk sesimle sana bir karşılık vereceğim amansız kum fırtınası altında sana bir karşılık vereceğim birbiri üstüne yığılırken günler ey taşan suların imkanı ey taşan suların bekareti sana bir karşılık vereceğim.
Reklam
"...Karşımda yalnızca, bir sıkıntı duvarıyla kuşatılmış, taş kesilmiş bir şimdi var. Irmağın karşı kıyısı, karşıda bulunduğuna göre, asla bu taraftaki kıyı değil."
Ama günlük tutuyorum bir parkta ve alt alta on kez SIKINTI diye yazıyorum bir deftere
Bundan on beş sene evvel Rusya’nın şimâlinde esir olduğum zaman doksan esir zabitlerimizle beraber büyük bir fabrika koğuşunda bulunuyorduk. Sıkıntı ve ruh darlığından çok münakaşalar, gürültüler oluyordu. Umumun bana karşı ziyade hürmetleri olduğundan teskin ediyordum. Sonra, sükûneti muhafaza için dört-beş zabiti tâyin ettim. Ve dedim; “Hangi köşede bir gürültü işittiniz, hemen yetişiniz. Hangi taraf haksız ise ona yardım ediniz.” Hakikaten bu tedbir ile gürültünün önü alındı. Benden soruldu: “Ne için haksıza yardım ediniz, diyorsun?” Cevaben, o zaman demiştim ki: “Haksız insafsızdır. Bir dirhem menfaatını kırk dirhem istirahat-ı umumiye için bırakmaz. Haklı adam ise insaflı olur. Bir dirhem hakkını, sükûnet-i umumiyedeki kırk dirhem arkadaşının menfaatına fedâ eder, bırakır. Gürültü kalkar, sükûnet iade edilir. Bu koğuştaki doksan zât istirâhat eder. Eğer, haklıya muâvenet edilse, gürültü daha ziyadeleşecek. Bu nevi hayat-ı içtimâiyede, menfaat-ı umumiyenin ehemmiyeti nazara alınır.” İşte ey kardeşlerim! Bu hayatın, bu içtimaımızda, “Bu kardeşim bana haksızlık etti” diye “küstüm” demeyiniz. Bu pek hatâdır. O arkadaşın sana bir dirhem zarar vermiş ise, sen küsmekle kırk dirhem bizlere zarar veriyorsun. Belki kırk lira Risâle-i Nur’a zarar vermek muhtemeldir. Fakat lillâhilhamd pek haklı ve kuvvetli müdâfaatımız, arkadaşların mükerrer isticvâba gitmelerinin önünü aldığından, fesâdın önü alındı. Yoksa, birbirinden küsmüş kardeşler, bir sinek kanadı kadar küçük bir çöpün göze girmesi gibi veyahut bir kıvılcımın baruta düşmesi gibi, az bir garazla büyük bir zarar verebilirdi.
Kardeşlerimden ricâ ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler ve “Haysiyetime dokundu” demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Damarınıza dokunmasın, bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete fedâ ederim.
Reklam
Bazı hayvanlar da tıpkı bizim gibi daha karmaşık bir şema izleyerek kendilerine yapılan iyilikleri uzun dönemli hafızalarında saklarlar. Tımarlama karşılığında yiyecek deneyimizde olduğu gibi, şempanzeler de en azından birkaç saat için bile olsa böyle davranırlar, ancak yıllar boyunca minnettarlık duyan büyük maymunların olduğunu da biliyorum. Bunlardan biri, evlatlık edindiği bir yavruyu biberonla beslemesini sabırla öğrettiğim bir dişiydi. Bu dişi, daha önce çok sayıda bebeğini yetersiz emzirmeden dolayı kaybetmişti. Şempanzeler alet kullanabildikleri için, biberonu tutmakta herhangi bir güçlük yaşamamıştı. Hatta sonraki yıllarda, kendi bebeklerini de bu şekilde besleyerek büyütmüştü. Aradan on yıldan fazla bir süre geçtikten sonra bile onun yaşadığı hayvanat bahçesine ne zaman gitsem hâlâ ilk günkü gibi heyecanlanıyordu. Dişlerini takırdatarak sırtımı şevkle sıvazlar ve benim onun kahramanı olduğumu çevresindeki arkadaşlarına gösterirdi. İkimizin arasında yaşananları bilmeyen hayvan bakıcıları, onun neden bu kadar heyecanlandığını bir türlü anlayamıyorlardı. Ona büyük bir sıkıntı veren sorununu çözmesinde yardım ettiğim için bana böyle davrandığına eminim.
Sayfa 273 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Çiçek tefsiri
İşte nefes alıyor, kalbi tıkır tıkır işliyor, midesi iyi, morali yerinde. "Her nefeste Allah demek la­zım" diye geçirdi içinden. Hatta daha ileri gitti. Kötü hastalık gelmiş olsaydı bile "Kahrın da hoş, lütfun da hoş" diyebilmeliydi. Nerdeee!.. Aylardır ter basan uykular, zor atılan adımlar. Korku, şüphe, sıkıntı içinde kalmış. "Ben o mertebede degilim Yarabbi. Bana çekeceğim yükten ağrını verme. Bizi hastalıkla açlıkla, yoklukla imtihan etme. Kahrın da hoş lütfun da hoş, demek için insanın veli olması lazım. Ben ki­mim ki? Bir adsız kulum. Nerde bende o teslimiyet? Bugünüme şükrolsun" deyip çıktı mescitten.
7.cilt
1899. Cerîr İbni Abdullah radıyallâhu anh şöyle dedi: Bir gece Resûlullah’ın yanında bulunuyorduk. On dördüncü gecesindeki aya baktıktan sonra şöyle buyurdu: “Şu ayı hiç bir sıkıntı çekmeden gördüğünüz gibi Rabbinizi de ayan beyan göreceksiniz.” Buhâri, Mevâkîtü's-salât 16, Tefsîru(50),2, Tevhîd 24; Müslim, Mesâcid 211.Ayrıca bk.Ebû Dâvûd, Sünnet 19; Tirmizi , Cennet 16; İbni Mâce, Mukaddime 13. 1900. Suheyb radıyallâhu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara: - Size vermemi istediğiniz bir şey var mı? diye soracak. Onlar: - Ya Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennete koyup cehennemden kurtarmadın mı, daha ne isteyelim, diyecekler. İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak. Onlara verilen en güzel ve en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.” Müslim, Îmân 297. Ayrıca bk. Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 11.    
Sayfa 636Kitabı okudu
Sıkıntı, gerçekliğe sinmiş olan hiçliğe dayanır. Ucu bucağı görünmeyen dipsiz bir kuyuya bakarkenki gibi baş döndürücüdür ve bu baş dönmesi sonsuzdur.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.