Düşüncelerinde hep gizli bir hayat yaşadığını hatırladı. Bu düşüncelerini paylaşmayı denemiş ama onu anlamaya yeterli bir kadın veya erkek bulamamıştı.
Öneri üzerine almıştım kitabı. Hayal kırıklığı oldu. Konuşma diliyle yazılmış, kadın programlarındaki gibi bir kitleyi hedeflemiş sanki; şunu yapmayın, bunu yapın gibi dikte edici bir tarz var bazen. Kendi hastalığı üzerinden örneklemiş ama bana profesyonel gelmedi. Yazmak bu değil. Kitaplarla haşır neşirseniz bu biraz çerez ve gereksiz gelebilir. Ama mahallede bir teyzeye hediye edebilirsiniz. Ne keyif aldım ne bir şey kattı bana. Zaman kaybı. Kendisinin başka kitabı var mı bilmiyorum ama yazar olacak bir kalem değil. Kendi alanında iyidir elbet. Kitap yazmak ciddi bir derinlik ister. Ülkede yazarım deyip para kazanma projesi olarak kitap çıkaran çok fazla var. Biraz sert eleştirdim. Meydanı boş bulup çöreklenen insanlara fırsat vermemek adınaydı. Ben kitap yazacağim ama potansiyelim var mı? diye düşünmeyip kendinin farkında olmayanlara hoşgörü gösteremiyorum. Niteliksiz, emeksiz her işe tepkim böyle. Kişisel değil. Darladı kitap beni.
Zamanla her duyguyu bir koku peşinde koşan bir köpek gibi izlemenin bir değer değil, gereksiz bir komplikasyon olduğunu anladım. Bu çoğu zaman birkaç yoğun duygunun birikmesine ve kafamın karışmasına yol açıyordu.
Çok fazla travma yaşamış kişiler, her şeyin yoluna gireceğine dair temel bir inanca sahip değillerdir. Bu da onların bu dünyada rahat bir nefes almalarını çok daha zor bir hale getirir.