Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana Mey süzülmüş şişeden ruhsâr-ı âl olmuş sana Bûy-ı gül taktîr olunmuş nâzın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy birisi dest-mâl olmuş sana Sihr ü efsûn ile dolmuşdur derûnun ey kalem Zülfi Hârûtun demek mümkin ki nâl olmuş sana Şöyle gird olmuş Firengistân birikmiş bir yere Sonra gelmiş gûşe-i ebrûda hâl olmuş sana Ol büt-i tersâ sana mey nûş ider misin demiş El-amân ey dil ne müşkil-ter su'âl olmuş sana Sen ne câmın mestisin billâh kimin hayranısın Kendin aldırdın gönül n'oldun ne hâl olmuş sana Leblerin mecrûhdur dendân-ı sîn-i bûseden La'lin emdürmek bu hâletle muhâl olmuş sana Yok bu şehr içre senin vasfetdigün dilber Nedîm Bir perî-sûret görünmüş bir hayal olmuş sana
"She’s an angel who’s come to sin with me."
Reklam
What mean ye by saying that the poor ye have always with you, or that the fathers have eaten sour grapes, and the children's teeth are set on edge? "As I live, saith the Lord God, ye shall not have occasion any more to use this proverb in Israel." "Behold all souls are mine; as the soul of the father, so also the soul of the son is mine: the soul that sin-neth it shall die."
Ne ben benim, ne sen sensin, ne sen "ben"sin. Hem ben benim, hem sen sensin, hem sen "ben"sin.
Ben eşimi çok erken yaşlarda (19 yaşında) tanıdım. Tabi o yaşta birini ne kadar tanıyabilirsen o kadar tanıdım. Bence evlenmeyi düşünen bir insan öncelikle kendini tanımalı ve ne istediğinden emin olmalı. Sırf biraz ilgi gördü diye, tıpkı be­ nim gibi kapılıp gitmemeli. Eş adayını sadece bir sevgili ola­ rak değil, gelecekteki çocuklarının babası olarak değerlendir­ meli ayrıca. Zamanında, "Ailesiyle evlenmiyorum, kapıyı kapatır­ sın herkes dışarıda kalır," diyordum. Ama kapıyı kapatsan da insanı yetiştiren anne-baba, evlenen karı-kocayla birlik­te zaten o yuvanın içine giriyormuş. O yüzden artık evlene­cek çiftlerin ailelerinin de uyumlu olması gerektiğine inanı­yorum.
Filiz bilmiyordu ama, Beyoğlu ara sokaklarından birindeki pavyonlardan birinde Maşa'yla karşılıklı oturmakta olan babası gayet iyi biliyordu, bundan böyle ne yapacağını: Filiz'i artık ne sendikadaki işine yollıyacaktı, ne de daktilo kursuna! Maşa :Sana istediğin yerde bir kahve açarım. Filiz de evde otursun, yesin, içsin, giyinip kuşansın gezsin. Ayda altı yüz lira vereceğim. Tamam mı? -Tamam, dedi adam. Çalışıp da ne olacak? -Hiç canım. İş yerleri ahlâksızlık yuvası tekmil!... Bir kadın, bir kız çalıştı mı, elini yıka. Erkeğe kar- Şi sen sen'sin, ben ben. Allah kadını erkeğin hizmetleri- ni görsün diye yarattı. Öyle değil mi? Babaya göre hava hoştu: —Ona ne şüphe? Kahvemi açtıktan sonra ben de karıyı terziden alacağım. Kadın demek, evinin esiri de- mektir! Ertesi, daha ertesi sabahlar Filiz işe yollanmadı.
Sayfa 281Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.