Sel, deprem, bora, tufan, ve her türlü afet, hepsi vız gelir, ama aptallık karşısında acz içinde kalıyorum, ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi, nasıl davranacağımı bilemiyorum.
Bu insanlar Türkçe deyince bir Orta Asya dili kavramak ihtiyacı içindeler. Bugünkü Türkçenin Türki diller ailesi ile ilişkisini aşırı bir inatla hatta neredeyse ideolojik bir saplantıyla savunmak ihtiyacını hissetmişlerdir. 10 kelimelik bir cümle kuruyorsunuz, içinde Asya Türkçesi olan kelime ya bir tane ya hiç olmuyor. Arapçası, İngilizcesi, şusu busu birbirine karışıyor. Bildiğim edebi diller arasında en melez dildir Türkçe. İngilizce, Fransızca, Japonca, Rusça ile kıyaslanmayacak ölçüde melez bir dildir. Bunu Türk Dil Kurumu’nun yörüngesinde olan dilciler 70 seneden beri bir ayıp olarak algıladılar. Oysa bence bariz bir zenginliktir. Türkçe’nin nasıl bir dünya dili olduğunu gösteriyor.
Devlete karşı işlenecek en büyük günah -mantık ve doğru ile en ufak münasebeti olmasa dahi- devletin iradesine boyun eğmemektir. Sevan Nişanyan Şirince'de bunu şahsına münhasır öyle cüretkar şekilde yaptı ki -12 metre yüksekliğinde Hodri Meydan adında taştan kule dikmek gibi- evin en güzel vazosunu çoraptan yaptığı bir top ile kıran çocuk yaramazlığı ile devlet putunu binlerce parçaya böldü. Şirince'de yaptıkları ve Küçük Oteller kitabı ile Türkiye'de butik otel anlayışının öncüsü olan, turizme yön veren Nişanyan'ın akıcı diliyle Şirince'de yaşadıklarını anlattığı kitaptır.