Emrah Ece "Bozkır Hikayeleri" adı altında yine nice halk hikayelerini bizlere sunmuştu. Bu sefer ise "Yer-Su Hikayeleri" ile karşımızda. Yine nefes kesici yine heyacan verici hiç sıkılmadan okuyacağımız bir eser olmuş.
Yazar, kitabın İlk Söz'ünde "çocuk hikayecisi yazarı" yaftasını boynuma asmak istemesem de çocuklar da okuyabilsin diye ölçülü yazıyorum demiş. Ben Bozkır Hikayeleri'nde bazı hikayeleri kardeşime okumuştum, severek ve ilgi ile beni dinlemişti. Kültürümüzü bilerek büyüyor en önemlisi de farkında olarak hayatına devam ediyor. Biz büyükler için de küçükler için de bu tarz hikayeleri elzem buluyorum. Kendi ruhumuz, bir parçamız olarak görüyorum. Hikayeleri okurken bir Türk çadırının yanında ateşin başında destanlar, halk hikayeleri dinleyen biri gibi hissettirdi bu kitap bana. Ruhum kâh Erlik Han ile kâh albızlarla, cadılarla savaştı.
En beğendiğim ve beni en derinden etkileyen, Tatar ve Kazak sahaları hikayeleri oldu.
Böyle şahane hikayelerle bizi kavuşturduğu için yazarın ruhuna sağlık diliyorum. Kalemi var olsun.
Yazar; Kırgızistan'dan Kazakistan'a, Tataristan'dan Özbekistan'a Türk yurtlarında anlatılmış, kuşaktan kuşağa aktarılmış halk hikayelerini bizlere sunmuş. Kitabın mukaddimesinde kendisinin ilmî bir çalışma yapmadığını, okunmayan makalelerdeki hikayeleri okuyup yeniden yorumladığını söylemiş kendi lisanımca anlattım, demiş bu mütevazilik beni kendisine hayran bıraktı. Kitap çok akıcı bir dille okuyucaya sunulmuş. Okurken kâh Dedem Korkut ile birlikte ölüme çare aradım kâh mezar başlarında bekleyip Upır avladım. Nefes kesici ve unutmayacağım bir sürü halk hikayesini belleğime kazıdım.
Son olarak küçük kardeşiniz, yeğeniniz, çocuğunuz vs varsa bazı hikayeleri onlara da okuyabilirsiniz benim kardeşim meraklı gözlerle beni dinledi ve çok beğendi bunu da söylemeden geçmeyeyim dedim. Yazara sonsuz teşekkürler.
Yaradan kusursuz kurmuştu endazesini, yaradılış mükemmeldi. Ama kul kısmı dünyayı eğriltmekle kalmadığı gibi bu eğrilikten dolayı rahatsızlık da duymuyordu.