Başını göklere çevirdi. Kar artırmıştı. Eve dönüp çay demlemek, bir battaniyenin altına girmek, Sabahattin Ali'nin öykü kitaplarından birine uzanmak, saatlerce okumak, saatlerce okumak, saatlerce okumak istiyordu. Araya bir de "Elhan-ı Şita" sıkıştırırdı. Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş, eşini gaib eyleyen bir kuş, gibi kar, geçen eyyam-ı nevbaharı arar... Artık çabucak odasına dönmek istiyor, artık çabucak odasında olmak istiyor, artık sadece odasında olmak, orada olmak, orada ölmek, orada ölmek istiyordu. Ölürsen kitaplığın ne olacak, dedi, Kel Serhat'ın muzip sesi, ölürsen kitapların ne olacak? Durdu bir an, ne olacaksa olsun be Serhatcım, diye mırıldandı, ben öldükten sonra onlara da ne olursa olsun be canım!
20. yüzyılın en önemli Alman yazarlarından biri olan Thomas Mann’nin Hint mitolojisi ve felsefesinin hakim olduğu hemen okunabilecek, akıcı ve güzel bir eseriyle karşınızdayım. Yazar Alman olmasına rağmen hint mitolojisi ve dinini bu kadar güzel bir şekilde açıklaması beni şaşırttı. Kitabın ana konusu aşkta önemli olanın ne olduğu,beden mi kafa(düşünce)mı önemli?
Şridaman, Nanda ve Sita üçgeninde gerçekleşen olayları keyifle okuyacaksınız.
İçinde dostluğu,kıskançlığı, aşkı,fantastik olayları,hint mitolojisini, felsefik mesajları görebileceğiniz güzel ve etkileyici bir eser.
Okumanız dileğiyle.🕊
“Zira güzellik ve ruhun, heyecan ve çoşkuda birleşmesi gibi, yaşam ve ölüm de aşkta birleşir.”
“Dünyada iki tür mutluluk vardır: Biri vücudun zevkleri sayesinde, diğeri de ruhun sonsuza değin huzura kavuşmasıyla ulaşılan mutluluktur.”
#değişenkafalar #hintmitolojisi #hint #hinduism #kitapönerisi #alıntı #bookstagram #okumakgüzeldir #okumaközgürlüktür #kitapsözleri
Her şahsar şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek! -
Bir tude-i zilal ü siyeh-reng ü na-ümid...
Ey dest-i asman-ı şita, durma, durma çek
Her şahsarın üstüne bir sütre-i sefid!
Beden dış dünyanın ıstırap verici darbeleriyle boğuşurken zihin, bulunduğu gerçeklikten kaçar ve düşlere dalar. Sıkıcı toplantılara, tıklım tıklım dolmuş yolculuklarına, uzun kuyruklara ancak bu şekilde dayanırız. "Sıkışmış beden aklın hürriyetini bilir ve ona değer verir".
Le Guin'in, “Uçuştan Uçuşa” kitabında tanımladığı “Sita Dulip”