"Josh bunun için seni asla affetmeyecek. O bana tapıyor. Sizce kime inanır? Bana, yani babasına mı yoksa sana; daha birkaç yıl önce tanıştığı serseriye mi?"
"Bu durumda, baba... Sanırım serseriye inanacağım."
"Peki, insan hayatının sizce hiçbir değeri yok mudur?"
"Değer mi? Ne değeri?"
Gözlerinde haşin bir gülümseme belirip kayboldu. "Nasıl bir değer? Bu değer nasıl ölçülür, kim ölçer bunu?"
S: Dünyanın delirmeye başladığını mi düşünüyorsunuz?
C: Başlamak mi? Ben neredeyse delirmiş derdim. Camino Real'de Gypsy'nin dediği gibi ,dünya tersten okunan bir karikatürdür. Ve bu şekilde o kadar da komik değildir.
S: Sizce dünyaya bu ıstırap verici bakışla daha ne kadar devam edebilirsiniz?
C: Dünya bu ıstırap verici durumda ne kadar devam edebilrse o kadar,belki o kadar ama daha fazla değil.
Yakın dostlarımla saatlerce süren beyin fırtınaları yapmışızdır hayatın anlamına dair. Hemen hepimiz, dünyaya yalnızca yemek, içmek, uyumak ve üremek gibi temel ihtiyaçları gidermek için gelmiş olmayacağımızı, dünyaya gelişimizin başka bir anlamı olması gerektiğini düşündük.
Ancak tabi iş o anlamı bulmaya gelince yanıtlar çeşitlendi, farklılaştı. İnançlı olup da inancının gereklerine göre yaşamaya çalışanlar için bu "hayatın anlamı sorunu" çoğu zaman sorun olmaktan çıkmıştı. Çünkü onlara göre bu sorunun yanıtı basitti: Bâkî olan dünyaya fânî olan bu dünyada layıkıyla hazırlanabilmek.
Ancak işte bu 'öte dünya ' kavramını rafa kaldırdığımızda hayatın anlamı kaygısını öteleyemiyor, yanıtı bulamadıkça da iyice bir girdaba kaptırıyorsunuz beyninizi ve yavaş yavaş da ruhunuzu. Dinler ve inançlar haricinde, salt insanlık penceresinden bakmaya çalıştığımızda da konu 'erdemli insan olmak' noktasında düğümleniyor çoğu zaman. Tabi o zaman da narsistik karakterler için ortalık karışıyor biraz. Çünkü malumunuz onların erdemleri çoğu zaman sadece kendilerine yönelik oluyor, başkalarına dair değil.
Mesele karışık. Üç paragraf değil üç yüz bin milyon sayfa ile bile konuşsak yine yetersiz kalacak. Sahi, sizce hayatın anlamı var mı? Varsa ne ola ki?
Bu arada kitabı hızlıca okudum ama kitaba dair ipucu vermek istemiyorum. Anlamı arayanların mutlaka okuması gereken bir kitap olduğunu belirteyim.
Edebiyat, edeb kökünden türemiştir ve insana edepli olmayı öğretir. Biz, buradaki edepten kastın biraz da ruh terbiyesi ol duğunu sanıyoruz. Bugün ruhlarımız inşirah bulamıyorsa bunda biraz da asırlar boyu genlerimize sinmiş olan bu terbiyeden uzak kalışımızın etkisi yok mudur sizce?!..
Seeellaaamm
Genç yazarlarımız ve ilk eserleri gündemlere bomba gibi düşmüyor mu son yıllardaaa
İlk adımla(yazarımızın ilk eseri)geldim yanınıza...
Gençlik kurgularıyla aranız nasılll???
Rüya gibi bir kitapla geldim size..
Kitabın adı,baş karakterimizin adı,hayallerimizin adı(benim için çok önemli bi isim)
Satırlara klasik(yazarcığım özür
Üzerinize düşen düşünce çığı altında ezilmişsiniz.
İlk defa okudum ve kendimde bir huyumdur bir kitap zor da olsa akıcı gitmese de bitirmeden onu bırakamıyorum.Benim için bitmesi zor bir kitaptı Balzac çok fazla betimleyici anlatımdan yararlanmıştı en ufak ayrıntıya kadar yer vermişti.Beni etkileyen aşk tanımları sevgiyi aşkı nasıl anlatmaya çalışmasıydı “Aşk kendisi olmayan her şeyden ürker.” Sizce de öyle mi? Bütün aşlarımız sevdiğimiz insanlar bu kadar vazgeçilmez mi bizim için? Ama Balzaca kesinlikle katıldığım tarafı “mutluğun insanı güzelleştirdiğidir.”
Vadideki ZambakHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202241,8bin okunma
Bir Japon edebiyatı! Tam gaz sorgulamalar, karamsarlıklar, intiharlarla donanmış bir yitim. İnsanlığın yitimi.
Özeten bi adam var, defalarca intihar teşebbüsü ile öne çıkıyor. Yahu birkaç kez intihar girişiminde bulunuyor ama insanlar onla ilgili bahsederken neşeli diyorlar. Merak ediyorum, madem neşeli biri o zaman nasıl intihara bu denli