İlk örnek Müslüman nesilden bazı âlimler şöyle demişlerdir: “ Basit bir iş bile olsa her fiil için iki sicil açılır: Bu sicilde ”Niçin?” ve “Nasıl?” ın kayıtları tutulur.
Yani “niçin yaptı?” ve “nasıl yaptın?”
“Niçin yaptın?”, davranışın ortaya çıkış sebebi ve arkasındaki itici gücü sormaktadır. O, insanlar tarafından övülme veya onlardan gelebilecek tehlikelerden korunma amacından mı kaynaklanmaktadır? Ya da hoşa giden bir şeyi elde etme veya hoşa gitmeyen bir şeyi kendinden sanma isteğinden mi ileri gelmektedir? Yahut davranışın sebebi, Rabb’e kullukta bulunmak, O’na yakın olmak ve O’nun rızasına çare ve yol aramak mıdır?
Soruyu şöyle sormak gerek: Sen bu davranışı Mevlân için mi yoksa arzularının tatmini için mi ortaya koydun?
”Nasıl yaptın?”; bu soru, kullukta Hz. Peygamber’e tâbi olmayı sorgular. Yani, Allah bununla şunu sorar: Bu davranış, benim Peygamberim aracılığıyla size koyduğum bir amel midir, yoksa tarafımdan belirlenmemiş ve hoşnut olmadığım bir iş midir?
Birinci soru, ihlâsı sorguluyor.
İkinci soru ise, Hz. Peygamber’e tâbi olmayı, amelin sünnete uygunluğunu.
Allah, bu ikisini birlikte barındırmayan hiçbir amel ve davranışı kabul etmemektedir.
Birinci sorudan kurtuluş, ihlâsı elde etmekle mümkündür. İkinci, sorudan kurtuluş da Hz. Peygambere bağlılığı (tâbiyeti) gerçekleştirip; kalbi ihlâsla çelişen isteklerden ve Peygamber’e bağlılıkla uyuşmayan nefsânî arzulardan temizlemekle mümkündür.
Kurtuluş ve mutluluğu garantilemiş olan kalbin hakikati işte budur.