Hayat nedir?
Görmezden gelinen bir ses mi… yoksa, peşinden koşup bir türlü yakalayamadığın o belirsizlik mi…?
Belki de mutluluğu 2 saniye sürüp bitecek şeylerin arkasından koşmaktır hayat. Nedir bu? nedir, ve kimin umrunda…
Güneşin doğup sana yine ve yeniden yaşatacağını anladığında, o sert yastıktan başını kaldırıp, iki üç zeytinle yaptığın o sıkıcı kahvaltıdan kalkıp, odanda gördüğün haşerelerin vıcık sesi, insanların kibirli, nefret dolu seslerinden daha iyi gelir kulağa. Ah yine mükemmel bir gün. Okulundaki hocanın kendisini mükemmeliyetçilikle övmesi, o sesleri bile çekilmeyen iğrenç kızları, yalakalıkları… artık yaşamaya gerek olmadığını anladın ve içinde biriken o tiz çığlığı, panik atakları ve sinir krizlerini artık durduramıyorsun. Peki, bu 17 satırın hayatının ne olduğunu anlatması çok acı değil mi…