Bir adam düşünelim. Düşünelim ki bu adam verdiği eserin (kendisi oyun yazarı) aynı zamanda baş aktörü olsun. Yaratım süreci iradesinin eseriyken kaderi onu yazdığı adamı bir anlamda oynamaya itsin. Doğru olmadı belki bu cümlem. Düzeltiyorum: Yazdığı adam onu oynuyor olsun. Öyle ki eseri yaratım aşamasındayken fark edemediği gerçekler, içine gömülü duran olaylar, eseriyle beraber yaratmış olduğu bu adamla bir bir gün yüzüne çıksın. Husrev yani yazarımız bu adamı neden oynasın? Neden yazdığının aktörü olsun? Belki bunun cevabı gazeteci Şeref'in kitapta kurduğu şu cümleyle açıklanabilir: "İnsan ne sefil, ne küçük sebeplere mahkum!" Bazı sefil sebepler bir araya gelir ve Husrev artık yarattığı adamı oynamaya başlar.
Ya incir ağacı diyeceksiniz. Başlığın bir ilgisi olmalı öyle değil mi? İncir ağacı Husrev'in babasının ölümüyle alakalı. Husrev'in belki de bu eseri yazmasının nedeni olan adamın ölümüyle... Yine de bana sorarsanız incir ağacı sadece bir metafordu. Kökleri ise Husrev'i hayata bağlayan kendi kökleri, bağlanma yeteneğiydi. Bu kökleri kesersek ne olur dersiniz? Bu adamı kaderinden kurtarır mı bu hamlemiz?
Bir yanda Allah'ın yarattığı bu adam yani Husrev ve diğer yanda Husrev'in can verdiği bir diğer adam... Kitabı en iyi bu anlatır sanırım. İyi okumalar!
"Bir adam ki, içinin cehenneminde yanıyor; herkesin mâlik olduğu en basit müdafaa silahlarını, maskelerini kaybetmiştir. Bu adamı, şunun bunun keyfini gıcıklamak için teşhir etmekte suç yok mu?"