Jack Cardiff'in görüntü yönetmenliğinde film tarihine damga vuran İngilizler, Powell ve Pressburger "The Archers" adı altında The Red Shoes'tan Black Narcissus'a, 49th Parallel'den Matter of life and Death'e, geriye yarım düzineyi aşkın başyapıt bırakmışlarken, gölgede kalan üye Pressburger'in dilimize çevrilmiş espiyonaj romanını okumamak sinemaya duyulan aşka ihanet olurdu. Dahası, sonsözü de yazan yönetmen Kevin MacDonald'ın onun torunu olduğunu da bu vesileyle öğrenmiş oluyoruz. Kitaba gelirsek, özeti okuyup son tempo bir soğuk savaş aksiyonu beklerken, pek aklı evvel olmayan Helen ile yaşanan romansın ve yolculuğun ön planda olduğunu görüyoruz. Tempo sık sık aksıyor, kitap size 3 saatlik süre için yazılmış ve kurgu masasında şeklini almayı bekleyen senaryoymuş hissi veriyor -ki, sonu düşünüldüğünde aslında meta bir düşünce bu.
Son dönemde Helen Mirren ve Ian McKellen ile çekilen The Good Liar'ı anımsadım sık sık, gerilim çok daha başarılı şekilde kotarılabilirdi. Bu olmadan sondaki "twist" maalesef etkisini yaratamıyor, katharsis oluşturacak bir duygusal birikim yok çünkü. Her aksamada sıfırlanıp yeniden hikayenin içine giriyoruz. Fakat tam bir kopma yaşatmadığı ve -en azından- son lokmada pik yaparak, iyi başlayıp kötü biten bir eser olmaktansa, ortalama bir anlatımı bu şekilde noktalayarak, elinde mevcut olanlar için kütüphanedeki yerini korumayı sürdürüyor - almadıysanız da, azılı bir sinefil değilseniz- daha başarılı örnekleri varken iki kere düşünmekte yarar var.