Bir zamanlar biz de sizinkiler gibi bedenleri, kolları ve hacakları olan insanlardık. Efsaneler der ki, aramızdan birisi, iyi bir adam, ruhu ve zekayı serbest kılmanın, insanı bedensel rahatsızlıklardan ve melankoliden, ölümden, şekil değiştirmekten, kötü huylardan ve bunaklıktan kurtarmanın yolunu buldu, böylece biz de şimşek ve mavi ateşin biçimine büründük. O günden beridir rüzgarlarda, göklerde ve tepelerde, ne kibirli ne küstah, ne zengin ne fakir, ne hararetli ne de soğuk olmaksızın yaşadık. Ardımızda bıraktıklarımızdan, bu gezegenin diğer sakinlerinden ayrı bir hayat sürdük, nasıl bu hale geldigimiz unutuldu, o süreç kaybolup gitti. Ama biz asla ölmeyeceğiz ve zararsızız. Bedensel günahları bir kenara bıraktık ve Tanrı'nın yargısında yaşıyoruz. Hiç kimsenin malına göz dikmeyiz, malımız yoktur. Çalmayız, öldürmeyiz, ne şehvet duyarız ne de nefret. Mutluluk içinde yaşarız. Üremeyiz, yemeyiz, içmeyiz ve savaşmayız. Bedenlerimizi terk ettiğimiz zaman, tüm o tensellik, çocuksuluk ve bedensel günahlardan da sıyrıldık.