Ah, bu soğuklar... ''ah, şu soğuklar...''
Yakınmalar aynı, yıllar geçse de ve zaman;
Daima taarruzunda, kanından ve kirinden
Paklansa da bulur tenini, çıplak bir aman...
Kaç mahkûm eskitti bu pas kokulu zindanlar
Kaç hayat kesildi; boğazından, çekerken nefes
Ve bir kelebek gibi konuldu, toprağın görkemli şatafatına
Çıplanmış güneş edasıyla ansızın.
Umurumuzda mıydı, sönen hayatlar ve
Kahrolacak bedenlerimiz; birbirimizin.
Ah, bu soğuklar... ''ah, şu soğuklar...''
Akıl boşandığında merhametinden
Konaklatır dostunu da düşmanını da ufuklardan ırak
Zindanında.
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürpeririken
Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca
Sessizliği dinliyorum şimdi
Bahar Sultan, soğuklar süvarilerini ve kış askerlerini sürüp çıkardıktan sonra zevk ve safâya dalmışken Kış Şehriyarı güney kabilelerini toplayarak Bahar Sultan'a hücum eder ve dağın doruğuna zafer bayrağını diker. Bahar Sultan da "Bu defa zevk ve safâya daldık, gafil avlandık" diyerek deniz kenarlarına ve evlere çekilir. Derya sahillerine, gönül açıcı yerlere inip yine fırsat bulduklarında, güneşin sancağını işaret belleyerek "Muhakkak ki biz, doğuda ve batıda galip olan Allah'ın askerleriyiz." deyip kışın yağmasından soğuğun zarar ve ziyanından meskûn beldelerde yine fırsat kollayarak güneşler beraber olup kışı sürüp çıkarırlar.
Bozkurtlar Diriliyor'da Zaman-Roman ile Tarihî Olayların İlişkisi
Bozkurtların Ölümü'nde olayların tarihini sık sık veren Atsız, Bozkurtlar Diriliyor'da bunu yapmaz. Sadece romanın ikinci kısmının başlığında bir tarih verilmiştir: "İhtilâlden Kirk Yıl Sonra (679 yılında)" (s. 7). Birinci kısmın başlığı "İhtilâl
Huvat elini yüzüne alıp oturdukça evin kısmetini bağlıyorlar diye kızlarının, gelininin saçlarını ördürmedi. İşi, oturarak su içmenin, helada fazla durmanın, geç yatıp geç kalkmanın kısmetlerini kapadığını söyleyecek kadar ileri götürdü. Kapının üstüne koca bir levha bereket duası astı. Besmelesiz eşikten atlayana evlat demeyeceğini açıkladı. Ama soğuklar çoktan gelip geçti, kızgın sıcaklar geldi. Huvat'ın havalar ısınınca işlerin açılacağına dair ettiği yeminler havaya gitti, bahar rüzgârlarına karıştı. İşler açılmadı.
Vebalı sözler işitiyor kulaklarım... ''bu adamlar sallanmalı'' Ben, bir çığlık gibi donatırsam evini, zihnini; pranga misali taşırsın ölmüş bedenimi. Ve titrersin, en keskin sıcakta; anlarsın, zevkine öldürülmüşlerin katliam gibi esen cesaretini.
Dökülürse kangren soğuklar
Tatlı acısıyla bedeninden, ansızın
Yüreğin yansa da umurumda değil
Bilmeni isterim.
Ve renkli renksiz vitraylar
Taşırsa kırılmış kanadını, kolunu
Kopararak etinden...
Bilirim, çektiğin cefadır sevdiğim...
Sen, sefa güderken apansız
Öylesine, istemem gerçi
Değerini bilmeden huzurun
Çilesiz yaşamanı;
Önce sefil bir hayat sür,
Ardından kör kurşunlarla donan
Sonra sürül, sen
Ebediyete giden bir umut!
Romanın Hazırlanması ve Yayını
Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor.
Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Romanın Hazırlanması ve Yayını
Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor.
Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,