Son zamanlarda, fahişelik dediğimiz insan alışverişinin savunucuları, ikili standart diye tanımlanan yıpranmış makineyi onarmak gereğini duymuşlar ve kadınların bu tür köleleştirilmesine "cinsel özgürlük" haykırışlarıyla alkış tutar olmuşlardır. Bu tutumun altında yatan amaç, "cinsel kurtuluş" vaadini göz boyayıcı, bayağı bir izine dönüştürmek ve bu izinle kadınları devlet genelevlerinde daha da istismar etmek.
"Helin," dedi sakince ve net bir sesle. "Seninle ortak özelliğimiz ne?"
Bir an duraksadım ve ne diyeceğimi bilemedim. Zaman akarken, gözlerinin içine bakmaya devam ettim fakat o, "Geçmiş desek," dedi. "Ne ortak Helin?"
"Işıklar, Helin," dedi. "Işıklar, bizim ortak noktamız."
Benim gibi yaşayan bir insan ölmez: Biter, solar, bitkisel hayata girer. Bulunduğunuz yer varlığım sizsiz sürdürür, geçtiğiniz sokak görülmez olduğunuz halde yaşar, içinde yaşadığınız ev, siz olmayan sizi barındırır. Hepsi budur ve biz buna hiçlik deriz, ama bu hiçlik tragedyasını bile oynayamaz, alkışlayanlayız, çünkü gerçekten hiç olduğuna bile emin olamayız; biz ki hem hayatın, hem de gerçeğin içinde biten otlarız , biz ki camların hem içine hem dışına biriken tozlarız, biz ki Yazgı’ nın torunları, Tann’nın evlatlıklarıyız, Tanrı sonsuz Gece’yle evlidir ve o da hepimizi doğurmuş olan Kaos’un duludur.
Ben , eski bir sokak çocuğu , halkın bağrından kopmuş okuma yazma bilmeyen bir yaprak , kendi deneyimlerimden halkın aydınlara ne kadar ihtiyacı olduğunu biliyorum...