Eğer bir memlekette sokak hayvanları korkusuz ve rahat içerisinde dolaşabiliyorlarsa o memleketin insanları yardımsever, merhametli ve iyi insanlardır.
Reklam
Dini olsaydı hayvanların İnsan olurdu şeytanları. Türümüzün gidişi Hırsının köleliğinde Dünyayı tüketmesi. Yazdığımız masalın Çıkmaz sokak yolcularıyız. İnsan insan olduğunu bileli Hayvanları aşağılayıp Kendini yüceltti.
Ortak Mekanımız
Bir tek bizim değil cadde sokaklar. Konu komşu bir de kedi köpekler.
Sirya yayıncılıkKitabı okudu
Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler,
Osmanlı toplumu, sözün tam manasıyla bir "sevgi, şefkat ve yardım toplumu"ydu. Devlet, "Hayat ve Hayrat Devleti", insan "hayrat ve hasenat insanı"ydı. Komşu açken tok uyumayı Peygamber dergâhından kovulma anlamına alır ve çevresine elinden gelen her türlü yardımı yapardı. Gez­gin Guer başka bir örnek veriyor: “Hayvanları beslemek için vakıflar ve ücretli adamları vardır. Bu adamlar sokak başlarında sahipsiz köpeklere ve kedilere et dağıtırlar... Sokaktaki ağaçların kuraklıktan kurumasını önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçık Müslümanlara bile rastlamak mümkündür...”
Sayfa 44 - Nesil Yayınları, 17. Baskı, Mart 2016Kitabı okudu
Reklam
'' Ben yemeseydim bir sokak hayvanı yiyecekti, o sokak hayvanları kadar değerim olsun istedim.''
Sayfa 186Kitabı okudu
Bilinmeyen şiiri...
Bir gün belki karşılaşırız; Bilinmeyen bir zamanda, Bilinmeyen bir şehirde, Bilinmeyen bir şekilde... Savaşlar bitmiş olur belki; Bütün çocuklar mutlu, Herkesin karnı tok, Ülkenin gençleri de umutlu... Sokak hayvanları mutluluktan sallar kuyruklarını, Etraftaki yeşillikten alamayız gözümüzü, Belki yine el ele tutuşuruz Hatta sımsıkı sarılırız belki de kim bilir.
Sayfa 65 - Odessa YayıneviKitabı okudu
Tanrıça İnanna, Gilgameş'e daha Huluppu ağacını kestirdiği zaman göz koymuş­tu. Fakat o sıralarda Tanrıça'nın bir sevgilisi vardı. B ir gün her nedense ona kızmış ve ondan ayrılmıştı. Gilgameş'i, canavarı öl­dürüp elini yıkadıktan ve kendisine eski düzeni verdikten sonra ilk gören Tanrıça İnanna oldu. Çok yakışıklıydı.
Osmanlı'da Sokak Hayvanları
Sokak hayvanları denilen kedi ve köpek sorunu günümüzde olduğu gibi geçmişte de içi boş bir batılılaşma serüvenine giren, modern kent arayışlarının başladığı Osmanlı toplumunda yönetici elitlerin ve gayrimüslim tebaanın da en önemli sorunlarından biriydi. Aslında Tanzimat dönemine kadar, Osmanlı Mahallesi köpekleriyle mutlu ve mesut bir hayat yaşıyordu. Bu hayvanlar yaşadığı kentin bir sakini olarak görülürdü. Osmanlı insanı, İslam'ın onu donattığı rahmet elbisesi sayesinde, bu hayvancıklara, "Ağzı var dili yok Allah'ın yarattığı garip mahluklar" vicdanıyla bakardı. Onların beslenmelerine özen gösterilirdi. Mancacılar denilen omuzlarındaki sırıklarda dalak ve ciğer gibi sakatatlar taşıyan kişilere ücretler verilerek köpeklerin her gün düzenli bir şekilde beslenmesini sağlamak için çeşitli Vakıf müesseseleri kurulmuştu. Mesela 1778 tarihli, Rumeli Hisarı civarındaki Hacı Seyyid Mustafa Vakfı sırf bu amaç için kurulan bir hayır kurumuydu.
Sayfa 167Kitabı okudu
197 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.