Ne yapıyorsunuz?
Niçin ağlıyorsunuz?
Sabahları Ömer'i erkenden macide'yi karşılaşması onu mektebine bıraktıktan sonra akşam üzeri tekrar alarak eve getirmesi ara sıra geç vakitlere kadar dolaşıp bazen sakin ve şu anda bundan bazen hamamlı konuşmalar günlerce ve hiç aksamadan devam etti.
Beni sevdiğini söyledi... Bir insan tarafından sevilmek bu kadar fena mı?
Reader Follow Recommendations
Olacağım nereye varacağım malum olmayan hayatının artık Bir mana almaya başladığını görüyordu ondan sonra kafasının üzerine düşünülecek şeyler bulmaktan güçlük çekmeyecek hislere koparılmadan koruya meyveler gibi içinden buruşuk kalmayacaktı. Sabahları kalktığı zaman bugün de her gün gibi. Ne için uyandım ne için bana kendimi unutturan uykumu sürüp gitmedim demeyecek sokaklarda yürürken ayaklarını isteksiz şekilde kaldırımlarda sürüklemeyecektim.
Bu en harikulade Hadise'nin karşısında kimse hareket hadisesi karşısında kimse hareket ihtiyarına Malik değildir. Buna hakkı yoktur nasıl muhtaç olduğumuz havayı istememe dememeye mekana içinde bir yer işgal etmekten vazgeçmemeye kuvvetimiz yoksa bize verilen bir aşkın anlamamaya da iktidarımız yoktur.
İkimiz de aynı şehirdeyiz ve birbirimize varmamız için yarım saatte daha az bir zaman yeter.
Hayat dediğin başka nedir zaten? Ben şuna inanıyorum ki üç buçuk günlük ömrümüz kendimize zehir etmek için ne mazideki hayatımızı ve kaçırdığımız fırsatların ne de istikbali olamayacak hülyalarım kulak asmayarak bugünümüze hapsolup yaşamamalıyız bir hadisin insana değerlendirecek bir tarafı vardır.
Aydan aya kırık iki lir yetmiş beş kuruş ücret aldığı vazi fesinin adını bile bilmiyordu.
Yani ruhumu tanıyorum. Aramızda bir şeyler var ah a**** Nihat..! Beni bir gün deli edecek... Sen onu belki çocukken gördüm zihninde bir hatırası kaldı... Onu büyütüyorsun diyordu .Yalan...
Ruhları insana yabancılardan daha Uzak olan böyle akrabaların evinden on sekiz yaşında bir kızın gece yarısı karanlık bir odada yapayalnız uyanık durması ve ik ki satt evvel öğrendiği acıklı hakikatle mücadeleye çalışması hazin bir şeydi.
"Allah aşkına sus. Bütün ömrüm... Bütün ömrümüz kepazelik..."
"Meğersan Fazilet abidesiymişsin!"
Çünkü benim için her şey o kadar farklıydı ki diye yanıt verdi at ya da insan bana iyi davranan veya beni memnun etmek istediği için kimse olmadı ilkinin sütünü kesilir kesilmez benim annemden ayırdılar ve bir süre küçük tayla bir araya koydular taylanların hiçbiri beni umursamazdı ben onları umursamazdım beni kollayan benimle konuşmaya yiyecek güzel şeyler getiren seninki gibi bir iyi sahibim yoktu. Bize bakan adam bana hayatımda tek bir güzel söz söylemedim. Bana bana kötü davrandı demiyorum ama bol bol yiyeceğimizin olması ve kışın toparınacak bir yer sağlamak dışında en ufak bir ilgi göstermedi bize.
Aslında bundan zevk aldığımı sanıyorum
Annem bunları söylerken orada durup olur bitenleri izlemeye devam ettik genç adamın başına bir sürü binici toplanmıştı ama gidip onu ilk kaldıran onları seyretmekte olan sahibi oldu. Delikanlının başı arkaya düştü kolları aşağı sattı herkes çok ciddi görünüyordu. Gürültü kesilmiş köpekler bile susmuştu bir terslik olduğunu anlamış gibiydiler. Deli kalmaya sahipsiz evine taşıdılar sonra da onu köydeki köşkün sahibi Bay Gordon Ungeorge Gordon olduğunu öğrendim ailesini övünç kaynağı uzun boylu yakışıklı genç bir adamdı.
Mekteplerin tatil zamanı olduğu için bu kahvelerin memleketi muhtelif yerlerden İstanbul'a eğlenmeye gelen muallimler dolduruyordu. Öğleden sonra birer ikişer gelip burada diğer arkadaşlarıyla buluşan ve akşama kadar vakitlerini tavla oynamakla geçiren Bu yalnızlık müşterilerin gece nereye gideceklerine dair kararlar verdikten sonra gene geldikleri gibi grup grup kalkar ve beyoğlu'nun ucuz Birahnelerinin yolunu tutarlardı. Ortalık karardıktan sonra burada yalnız talebeler bir de ders fenası esnasında tatil için para biriktirmemiş olanlar kalırdı.