"Ateşe atılmış bir adamın yüzüne akıtılan bir damla suyun değeri nedir? Bir gece yarısı, bir çölde yolunu şaşırıp kalmış adama, uzaktan görünen bir ışığın değeri nedir? Hasta döşeğinde müthiş sancılarla kıvrandığımız anda elimizi sıkan elin değeri nedir? Haksız yere darağacına giden bir masum indinde, son saate yetişen adalet hükmünün değeri nedir? Çarmıhtaki İsa'nın ayağı dibinde ağlayan Magdalanalı Meryem'in gözyaşının değeri nedir?"
Sayfa 167
ben sizden daha yaşlıyım. akıp giden her on beş dakika, beni bir yıl daha yaşlandırıyor.
Reklam
Başarmak ya da başaramamak bir son sayılmaz. Mühim olan süreçtir. Başarmaya doğru giden yolu yürümeyi göze almandır. Sana başaracağının garantisini veremem tabii ki ama kesinlikle kaybetmeyeceğinin sözünü verebilirim. ... Bu yüzden kaybetmek yoktur hayatta. İnsan ya başarır ya öğrenir... Ve unutma ki, sen kazanmadan bu hikâye bitmez...
Hakkın gözü var, izanla bakar. Atasözünü unutmadan alıntılıyorum.
Ayrılıklar, hüzünler, acı anılar o kadar da yabancı değildi bize. Geçip giden yıllar, saçlara düşen aklar, anlatılmayan duygular...
Sayfa 96 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
Kabe’de sıra olduğu için Ganj nehrine Hacı olmaya giden Musa emmi
Budizm, inananların taptığı farklı insanüstü varlıklar ve küresel yayılma ile birlikte bir başka dünya dini haline geldi. İ.Ö. 250 civarında, Buda, herkesin tanıdığı oturan tanrı figü­ rüne dönüşürken, Budizm de son Mauryan hanedanı Asoka' nın emri ile Hindistan'ın resmi dini haline geldi.
"Allah'a giden yolun ilk yolcusu Âdem'den gül kervanının arkasındaki son adama kadar bütün insanların sorumluluğundaki iyi, güzel ve doğru. İsa Nebi'nin kitabında 'Faraklit' diye anılan müjdeydi bu; hakikatin gönüllere yansıyan sesiydi. Artık bâtılların kapısına kilit vuruluyor ve dünya sevgi ekseninde yeniden kuruluyordu."
Sayfa 539 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yol boyunca geçip giden güzergahtaki dağları, tepeleri, ovaları,şehirleri, kasabaları, tarlaları görmek onu memnun ediyordu. Değişik yerler görmeyi seviyordu.
Sayfa 176Kitabı okudu
Musul'un satıldığını iddia edenlere ithafen
İlk sözü alan Erzurum Milletvekili Hüseyin Avni (Ulaş) Bey, İsmet Paşa'nın Musul'u "sattığını" ileri sürecek kadar sert konuşmasında şunları söylüyordu: "Musul'u bir sene sonraya tâlik etmek demek, milleti idlâl (aldatmak) demektir. Bunu hem alamıyoruz hem de aynı zamanda harbi devam ettirmek, ne kadar yanlış. Efendiler, eğer veriyorsanız, Millete deyiniz ki, müddet-i muvakkate için bunu İngilizlere verdik..Bir sene sonra Cemiyet-i Akvam vermezse harp edeceğim diyerek aldatmayınız. Tâviz verilmek lazım gelirse, Meclis kararıyla sulh için verilir. Bugün sulha talip olup, yeni bir müzakare açabilmek için Musul'dan kat'i sarf-ı nazar ediyorum. Bunu Millete anlatamam. Musul'u satmıştır diye bu kürsüden bağıracağım. İğfal ediyorlar derim. Çünkü bunun hilâfını söyleyemezsiniz... Sulh yapmıyoruz, yarım sulh ile memleketi Bolşevikliğe sürüklüyoruz... Başkumandan Paşa'ya söylüyorum ki, Paşa, Ordunun başına otur; başka işin yoktur. Başkumandanlık vazifesini ida et ve hudutlara bayrağını rekzet; bayrağını, süngünü (düşmanın) gırtlağına daya...İsmet Paşa hazretlerinden son ricam: Avrupa'ya muzaffer giden insan, gittiği gibi dönemeyen zat. Çok iyi gitti, fakat iyi dönemedi..." Hüseyin Avni Bey'in, Musul'un satıldığından söz etmesi üzerine, Bolu Milletvekili Nuri Efendi, oturduğu yerden, "Pahalı vermek için yüz bin Anadoluluyu daha öldürmek mi lâzım?" diye bağırmıştır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Uzun bir hayat uzun bir işkenceden başka nedir ki harap ol­masın diye endişe edelim? Bu sefalete girdik, bir an ev­vel giden en akıllı olandır, buna emin ol!
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.