Kur'an-ı Kerim'de karşımıza çıkan akıl ve rasyonalite düşüncesi, evrenin hikmet sahibi bir Tanrı tarafından belli bir amaç için yaratıldığını ifade eden, benim "yaratılış metafiziği" diye adlandırdığım bir bağlam içinde işlev görür. Bu yaklaşım, dünyanın bir başı ve sonu olduğu ve "O'nun zâtından başka her şeyin yok olacağı" (Kasas, 28:88) öncülüyle başlar. Başlangıç (mebde) ve son ya da Tanrı'ya "dönüş" (meâd), bizim rasyonel görüş ve ahlakî tercihlerimiz için bir menzil ve ufuk oluşturur. Evren gibi insanoğlu da, beşerî aklın öznelci ontolojisinin dar sınırlarının ötesine geçen bir amaç için yaratılmıştır. Akıl, bir yönüyle insanı diğer insanlara, öbür yönüyle Allah'a ve evrene bağlayan bir ontolojik zeminde fonksiyon icra eder.
'İnsan nasıl özgür olabilir?' 'Nasıl tam anlamında insansallaşabilir?' 'Yeteneklerini nasıl tam anlamında geliştirebilir' türünden sorular. İşte Marx'ı da büyük bulgularını yapmaya iten bu konulara duyduğu ilgi olmuştur. Onun bulgularının da öteki bilimsel bulgular gibi hepsi doğru değildir. Gerçekte bilim tarihi, bir yanılgılar tarihidir. Bu Freud'un kuramları için olduğu kadar Marx'ınkiler için de geçerli olan bir durumdur. Ama önemli olan, yani bir görüşün zorunlu olarak son ve kesin doğruluğu (hakikati) dile getirmesi olmayıp yararlı, daha ileri düzeyde bulgulara yol açan bir görüş olmasıdır. Dahası, doğruluğu bulgularken insanın kendisini değiştirmesidir. Çünkü insan, bu süreç içinde daha çok uyanıp bilinçlenir ve bu bilinçliliğini kendisini izleyenlere aktarabilir.
Sayfa 157Kitabı okudu
Reklam
1. Güneş, ışığı yok edilerek bir bohça gibi dürülüp söndürüldüğü zaman, 2. Kâinattaki düzenin bozulmasıyla, gezegenler ve yıldızlar parçalanıp savrulduğu, ışıkları karartılarak bulanıklaştığı zaman, 3. Dağlar yerlerinden koparılıp bulutlar gibi yürütüldüğü zaman, 4. Doğurmak üzere olan on aylık dişi develer başıboş bırakıldığı, yani kıyâmetin
Sayfa 751Kitabı okudu
Felsefi akıl, bugüne dek gerçekleştirdiği tüm insani ilerlemeyi, aklın huzur bulduğu herhangi bir yerin tekin olmadığı yolundaki kuşkucu gözleme borçlu ise; ve eğer felsefi aklın yakın zamanda eleştirel uğ­ raşı yoluyla gerçekleştirdiği dikkate değer gelişmesini, bizzat ünlü kaşifi1 kuşkuculuğa borçlu olduğunu açıkça itiraf ettiyse; ve eğer bu­
Diyorsunuz ki, hayat yalnız başına çok büyük bir nimettir. Ancak bu hayat, çoğu kez acılarla, korkularla, çoğu kez zalim olan ve çok az hak ettiğimiz hastalıklarla sürekli olarak tedirgin edilmiyor mu? Böy­lece birçok taraftan tehdit edilen bu hayat her an elimizden alınamaz mı? Bir süre yaşadıktan sonra sevgili eşinden, sevgili bir evlattan, avutucu bir dosttan ayrılmamış olan; ve bunlardan ayrılık ve acıların düşünce gücünü sürekli olarak istila ve tedirgin etmediği kim vardır? Zehir gibi acı felaket bardağını başına dikmek zorunda kalmamış çok az kimse vardır. Çok az kimse vardır ki, hayatın son bulmasını çoğu kez istemesin. Sözün kısası, dünyaya gelmek ya da gelmemek, görüş ve isteğimize bağlı olmamıştır. Bir süre kendisiyle eğlendikten sonra, kesip yemek üzere tutsak ederek kümesine koyduğundan dolayı, kuşun, avcısına pek çok duygusal şükran ve gönül borcu mu beslemesi gerekir?
Sayfa 194Kitabı okudu
"Nihilizm, bir felsefi görüştür ve genel olarak hayatın veya evrenin anlamının olmadığına inanır. Bu görüş, bazı insanlar için yaşamda bir amaç, hedef veya anlam arayışına son verir. Örneğin, bir nihilist insan, hayatında ne kadar çalışırsa çalışsın, sonunda her şeyin anlamsız olduğuna inanabilir. Ancak, farklı insanlar farklı şekillerde yorumlayabilir ve bazıları için nihilizm tam tersi bir anlam taşıyabilir. Örneğin, biri herhangi bir anlamın var olduğuna inanabilir, ancak bu anlamın insandan bağımsız olduğuna inanabilir."
Sayfa 9 - CreateSpaceKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.