+5 Hükümetin kötüye kul.ve Boz.Yüz Tutması
Yunanlılar bu sözcüğü bu son anlamda alırlardı: İyi kötü ayrımı yapmadan, güçleri hakka dayanmayan bütün hükümdarlara tiran derlerdi. Demek oluyor ki, tyran ve usurpateur (gasıp) aynı anlama gelen iki sözcüktür. Aynı şeylere aynı adı vermek gerekirse, krallık gücünü zorla ele geçirene tiran, egemen gücü zorbalık ve düzenle kendine mal edene de despot diyeceğim. Tiran, yasalara göre yönetme hakkını yasalara aykırı olarak kendine mal eden kimsedir. Despot ise, kendini yasaların üstüne çıkaran kişidir. Demek ki, tiran despot olabilir; despot ise her zaman tirandır.
Sayfa 84 - İş Bankası Kültür
252 syf.
10/10 puan verdi
Vincent Van Gogh'tan kardeşi Theo'ya yazılmış mektupları içeren eserdir, kitapta Vincent Van Gogh’un 17 yıl boyunca, intiharından iki gün önceye dek kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplar yer alıyor. Son mektup ise Van Gogh 27 temmuz 1890’da kendisini vurduğunda üzerinde bulunmuş.. Van Gogh sanata nasıl bir bağ ile sıkı sıkıya bağlı olduğunu yansıtır mektupların çoğunda. Sanatçının hayatı boyunca yoksullukla geçmesi bana çok dokundu, mektuplar sanat kaygısı gütmeden yazıldığı için içtenlikle yazılmış. Artık dünyada olmadığı için söz hakkı olmayan biri tarafından bu kadar mahrem ve içten yazılmış mektupların tüm dünyaca okunması durumunu pek içime sindiremedim. Yaptığımızın bir ihlal olduğunu düşünüyorum. hayatı boyunca tek ve en büyük motivasyonu kardeşinden gelen sevgi olan -zaten melankolik ve derbeder- adamın özel mektuplarını okumak , sanatını yerlere göklere koyamadığımız o büyük sanatçıya bir saygısızlık değil de nedir? Ben sanatçının hayranı olarak hem merak ederek hem de içime sinmeden okudum . Ayrıca şunu da belirtmeden geçemeyeceğim : Her ne kadar Vincent'in intihar ettiği söylense de ben durumun öyle olduğunu düşünmüyorum zira mektupları okuyanlar bilir ki hayata her zorluğa rağmen sımsıkı bağlı bir insan ortada bir neden yokken intihar etmez diye düşünüyorum. (Loving Vincent - 2017 filmi izlemenizi tavsiye ederim.) --- spoiler --- "richepin değil mi şöyle diyen: sanat aşkı, gerçek aşkı söküp atar. korkunç derecede doğru bu söz ama tersi de doğru: gerçek aşk sanattan tiksindirir insanı.
Theo'ya Mektuplar
Theo'ya MektuplarVincent Van Gogh · Yapı Kredi Yayınları · 20136.3k okunma
Reklam
"İçimdeki birşey beni yakıp bitiriyor ve bütün bildiğim bu şeyin bana sürekli olarak seni düşündürdüğü. Bir kitap okurken bile sayfanın ortasında senin yüzünü görüyorum-üstelik de eskiden gördüklerim gibi bulanık değil, son derece berrak ve canlı olarak. Sayfaya dokunuyorum, yüzün kayboluyor ve ben o kitabı parçalamak ve bir yerlere fırlatmak istiyorum."
Sayfa 102
Anadolu ve Rumeli Fetihleri
Ölen Yuannis'in o zaman Bursa'da bulunan oğlu Manuel bir yolunu bulup kaçarak gidip Bizans tahtına oturmuştu. Buna son derecede sinirlenen Yıldırım Böâyezid, Bizans'ın vermekte olduğu verginin arttırılması, surlar dahilinde bir “Türk Mahallesi” kurulması ve şehirde Türkler'in dâvalarına bakmak üzere kadı bulundurulması gibi şartlar ihtiva eden sert bir ültmatomla Manuel'i tehdid etmiş fakat red cevabı almıştı. Bunun üzerine 1395 yılında tarihte ilk defa olarak İstanbul Türkler tarafından kuşatılmıştı. Uzun süren bu kuşatma sonunda şehir ele geçirilememişse de Manuel, ancak Osmanlı Devleti'nce ileri sürülmüş olan şartları kabül etmek süretiyle sulhe nâil olabilmişti. Yıldırım Bâyezid, Anadolu Beylikleri ve Bizans'la uğraşırken Rumeli'yi de asla ihmâl etmemişti. Burada da teşebbüs gücünü dâima kendi elinde bulundurmak isteyen Pâdişâh, kuzey ve batı hududlarına kuvvetli birer ordu göndererek fetih hareketlerine devam eylemişti. Osmanlı sınırlarına tecavüzden geri kalmayan “Eflâk” Voyvodası Mirça, kısa zamanda itaat altına alınmıştı.
“Çocuklar okulda önce arzularına gem vurmayı öğrenmelidir; bunun ardından cesaret geliştirilmeli ve son olarak da akıl bilgelik edinmelidir.”
Ülkemizde Kürtçülük faaliyetleri Osmanlı'nın son döneminde ortaya çıkmaya başlasa da, asıl olarak Cumhuriyet Dönemi'nde bazı isyanlarla ön plana çıkmış ve 1960 Anayasası'yla sağlanan özgürlükçü ortamda daha fazla görünür olmuştur. Bu dönemde önceleri sol tandanslı hareketler içerisinde bulunan Kürtçülük hareketleri 12 Mart döneminden sonra silahlı mücadeleye başlamıştır. PKK böyle bir zemin üzerinde ortaya çıkmış ve teşkilatlanmasında kuruluş esaslarını, örgüt programını ve tüzüğünü Komünist Partisi'nin tüzüklerini kopyalamak suretiyle gerçekleştirmiştir. Faaliyet stratejisini Marxist-Leninist öğretiye göre belirleyen PKK/KCK, diğer Kürt grupları kanlı eylemleriyle sindirerek kısa zamanda baskın bir örgüt haline gelmiştir.
Sayfa 21 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.