Bazen insan yazmak istiyor. Artık yazmak, okumak, çizmek, oynamak her şey elektronik. O yüzden yazmayı, okumayı ve eskisi gibi oyun oynamayı özledim. Küçükken okulda hoca söyler biz yazardık, ellerimizde derman kalmazdı. Yazmak güzel bir eylem ama ders notu yazmaktan nefret ederdim ki hala daha sevdiğim söylenemez. Ben herkesin yazması gerektiğini düşünüyorum. Ellerimizin kalem tutmayı unutmaması gerekiyor. Halbuki yazmamız gereken çok şey var. Hiçbirimiz yazar değiliz belki ama hepimiz kendi hayatımızda başrole sahibiz.
Şu an bile yazarken ellerimin ağrıdığını hissediyorum. O kadar unutmuşuz ki yazmayı, kalem tutmayı…
En son ne zaman elinize bir kalem kağıt alıp duygu ve düşüncelerinizi yazdınız ?
Bahse varım çoğumuzun ilk uçurtma uçurduğu zaman kadar olmuştur. Sahiden neden uçurtma uçurmuyoruz ? Ben en son 8 yaşında uçurdum. Bunun bir yaşı mı var ? Varsa eğer bunu kim belirledi ? Eğer böyle bir kural yoksa neden bunca zaman bir kez olsun uçurtma uçurmadık ? Bilmiyoruz…
Hepimizin bir hayatı var. Dinimiz, kültürümüz, ailemiz, arkadaşlarımız, sorumluluklarımız var. Yaşıyor ve nefes alıyorken hepimizin yazacağı muhakkak çok şey vardır. Kiminin mutluluk dolu, kiminin hüzün dolu, kiminin hayallerle dolu…
DİKKAT SPOİLER İÇERİR!!!! Kitabımız Kuzey Kore'de yaşayan bir ailenin ülkenin baskılarına dayanamayıp Güney Kore'ye kaçmasını anlatıyor ancak kaçarken bir aksilik çıkıyor.Bekledikleri arazinin üstüne bir bomba düşüyor ve aile ikiye
Kapitalizm neden son yıllarda Türk Bankacılığının Messisi olarak bilinen Önder Karaçay'dan gol yiyor.
Karşılarına almayı göze alarak Türk bankacılığının Messi'sini kenara iterek oyun dışı bırakalım bitsin zihniyeti olabilir mi?
Bunu yeniden anlatmanın zamanı geldi.
12 Eylül 2012 sonrası kitabımı yazma süreci içinde çok iyi dost
SEMAVER
18 Kasım 1906’da dünyaya gelip 11 Mayıs 1954’te vefat eden hikayecimiz Sait Faik Abasıyanık’ın yayınlanan ilk hikaye kitabı Semaver 1936 yılında yayınlanmıştır. Kitabın ilk hikayesi de kitaba adını veren Semaver’dir.
Anlatıcı: 3. Tekil Şahıs Anlatıcı
Bakış Açısı: İlahi
Kişiler: Ali, Ali’nin annesi
Zaman: Hikaye bir sabah vakti başlar.
İki bilim adamı, bir araştırma için Kuzey kutbuna gittiler. Hem de bir günün tam 3 ay sürdüğü bir zamanda gittiler. Akşam oldu, sabah oldu kavramının olmadığı bir yerdir kuzey Kutbu. Her zaman gündüzdü. Saat olmazsa akşam yemeğini kaçırabilirdin yani.
Gün boyu çalışan iki araştırmacı, saate göre akşam olduğunda araçlarımı üssüne geri döndü.
Dünyevîleşmeye Karşı Direniş Çağrısı
Dünya hayatı oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Âhiret yurdu ise takva sahipleri için daha hayırlıdır. Akıl etmiyor musun?
En'am, 32.
Dünyevîleşmeye karşı çıkamadığımız bu yolda "vehm hastalığına" yakalandık. Namazsızlık, haram lokma, şükürsüzlük, dertsizlik, besmelesizlik,
Mike'ın (ve tabii Annie'nin de) lunaparkta geçirdiği günü dün gibi hatırlıyorum, ama o gün hissettiklerimi anlatmak ve bunun Wendy Keegan'ın kalbimin ve duygularımın üzerinde hala kalmış olan son etkisini nasıl ortadan kaldırabileceğimi açıklamak için benden çok daha yetenekli bir yazar gerekir. Tek söyleyebileceğim, zaten bildiğiniz bir şey. Bazı günler hazinedir. Sayıları fazla olmasa da, bence her yaşamda birkaç benzer gün var. Bu da benimkilerden biriydi. Ne zaman hüzünlensem, ne zaman hayat fazla üstüme gelse ve her şey adi ve ucuz görünse, sırf kendime hayatın her zaman acımasız bir oyun olmadığını hatırlatmak için de olsa, o güne dönerim. Bazen ödüller gerçektir. Değerlidir.
Kitabı uzun yıllardır okumayı istemiştim ancak 1000kitap uygulamasını kullanmaya başladıktan sonra en çok okunan kitaplar arasında görünce okumak nasip oldu.
Bu kitap beni çocukluğuma aldı götürdü. İlkokul yıllarımdaki mahalle hatıralarımı yeniden zihnimde canlandırdı. Kitabın başlarında bir çocuk kitabı olduğunu düşünerek okumaktan vaz geçmeyi bile düşündüm. Ancak kitabın sonunda iyi ki devam etmişim dedim.
İlkokul yıllarımdaki akşam ezanı okuyuncaya kadar sokakta arkadaşlarımla oyun oynadığım günleri özlediğimi fark ettim. Sonra da lise yıllarımdaki dostluklarımı..
Kitabın en son bölümünde ise, sanırım bu herkeste olmuştur, boğazımda düğümlenen tarifi olmayan o acıyı yaşadım. Ve uzun yıllar sonra bir kitabın sonunda gözlerimden akan yaşa şahit oldum.
Küçük sarışın çocuk Nemeçek.. :((